fantaaaazi (fantastik edebiyat, yoksa ayipli seyler degil!), bilim kurgu, polisiye.

edit: fularini kapan gelmis, herkes akademisyen sevdigimin yerinde :D

ek: manga ve cizgi romanlar sayilmaz sanirim ama onlar da harika :3

cinema akımları, sosyoloji akımları. akımlı marxlı eisensteinlı şopenaurlu şeyler. roman olursa da garcia marquez.

en çok politik. biraz tarih romanları, biraz da klasikler.

epeydiiir roman okumuyordum geçen gün romanlara başladım.
ilk marc levy okudum, bu gün mavisel yener okuycam. arada yine yakın tarih filan olur belki.

geçengünden önce antropoloji, tarih, eğitim gibi konularda araştırmalı incelemeli türler okuyordum.
şiir de okurum.

şu "psikolojik" nedir bir türlü çözemedim ben. bunu okuyan kitleyi de tanımlamakta güçlük çekiyorum.

tür dediğin roman olur, öykü olur, deneme olur, inceleme olur, kuramsal kitap olur. edebiyat akımı desen popüler edebiyat var, çağdaş dünya edebiyatı var, klasikler var, modernist eserler var, postmodern romanlar var, büyülü gerçekçilik var, fantastik edebiyat var, bilimkurgu var.

psikolojik ne???

kendi ülkesinde, kendi kitabını bastıramayan, orijinali yayımlanmamış fakat türkçe çevirisi olan, yani kısaca başarısız, sıçmıklarını üçüncü dünya ülkelerine kakalayan (kakalayabilen) adam fawer kitapları tarzı şeyler mi?

"Kitap rüzgâr olmalı, perdeyi kaldırmalıdır,
kitap, kanber tayı olmalı Şah İsmail'in
seni sırtına alıp
devlerin üstüne saldırmalıdır. "

Ben de sadece akademicx teletext kitabi okuyorum. Roman okuyanlara kicimla gulerim hehehehee.

Internette hic tanimadigi insanlara tespit kasanlarin sorunlarina yonelik psikolojik analiz kitaplari okuyorum

laf sokmuş ve gerçekten mizah anlayışı olan insanlara sinirlenip misilleme yapmaya çalışan insanların postmodern toplumdaki varoluş çabalarını anlatan neo noir hypertesbit türündeki romanları tek geçerim.

kitap okumuyorum doğru düzgün ne zamandır ama fantastik, bilimkurgu, YA, bazen popüler bilim. şimdi yavaş yavaş discworld serisini okuyorum misal.

@flueur du mal, alakası yok. o dediğin roman kategorisinde olur.

bu kitap yeni çevrildi ve çok satanlarda, psikoloji olarak listeleniyo mesela, www.idefix.com


ben en çok roman okuyorum. romanın da türlü türlü alt başlıkları var da genelliyim böyle. psikoloji, siyaset, tarih ve biyografi de alıyorum ama hep bekliyor. en çok klasikleri seviyorum, onlar da arka arkaya okunmuyor.

(bkz: kitap okumuyorum eksikliğini hissetmiyorum)

sdafghjgfdsa şaka lan şaka benim konsantrasyonum dağıldığı için şeyapamıyorum ben. konsantreyi nasıl toplarım diye kitap okuyasım var ama bu durumda ortaya çıkacak paradoksla nasıl baş edeceğimi bilemiyorum.

help mi ! :/

Çok kitap okumam. Hatta az okurum aslında. Kitap formu çok sarmıyor beni. Kindle falan edindim ama çok sarmadı yine de, ders kitaplarını atıyorum kindle'a.

Araştırma ağırlıklı. Bir olayı falan anlatan böyle romandır fantezidir okuyamıyorum. Hani araştırmayı sevdiğim için değil, bunları okuyamadığım için. Canım sıkılıyor devam edemiyorum kopuyor gidiyor hikaye.

Tarih de azımsanamaz gerçi. Ama onu da bıraktım çünkü Türkçe düzgün tarih kitapları bulamıyorum. Hemen saldırmayın, benim cehaletim de olabilir. İngilizcem de öyle oturup sular seller gibi okuyacak kadar iyi değil, 2 kitap okuyabildim sadece.

@kuul, help yu :)
romanlar çabuk okunuyor.
marc levy - birbirimize söyleyemediğimiz onca şey güzeldi mesela. toplamda 5-6 saat sürmedi okumam. hikaye, kurgu iyiydi. sürükleyici olursa dikkat dağılmıyor. ben de kafam boşalsın diye romanlara başladım.
orhan gökdemirin ucube'sine başlamıştım, baktım referenslar çok, kafam da yorgun şu sıralar, hiç kaldırmayacak, romanlara başladım.

Fantastik, Korku, Gotik türde romanlar
Marvel-DC çizgi romanları
Sinema kitapları

klasik ağırlıklı olmak üzere nefis roman okurum. bir şey hakkında bilgi almak istiyorsam onunla ilgili kitap almıyorum genelde, internetteki kaynakları sömürüyorum. o yüzden roman harici pek az kitap okurum. mao zedong yoldaşımla ilgili iki ciltlik 1200 küsür sayfa bir kitap vardı mesela devrimi anlatan, çok istedim onu almayı ama birinci cildini bulsan ikincisini bulamıyorsun falan, uğraş dur. açtım ingiliççe wiki'yi canım sıkıldıkça açıp açıp okudum. ne kitap alıcam onun için.

tarihi olayları roman şeklinde akıcı şekilde anlatanları.

Akıcı şaşırtıcı, boğazıma kadar beni hikayenin için alan, biraz nostaljik, biraz hüzünlü, kafamın içinde güzel tatlar bırakan romanları okumayı seviyorum. Günümzde değil de, eski zamanda geçenler daha çok hoşuma gider.
(bkz: manzaranın güzelliği hüznünde yatar )

Bilim, arastirma, deneme, inceleme. Roman okumam.

çağdaş dünya edebiyatı ve klasikler, türklerde de postmodern takılmış abileri okurum

çifte şans 1x0 ve alt biter diyorum.

atletico handikap.

banko atletico

sebep: hala grup liderliği garanti değil

0-0 beyler

hem çifte şans 1x0 hem de alt

ps:hava durumunu hiçbir zaman küçümsemeyin:)

Bence de alt. Atletico yenerse de bir farkla falan zar zor yener.

bana da alt gibi gelmeye başladı.

yalnız maç yarın

olm ipnelik yapmayın 2.5 üst ve deplesman alır dedim.

ilk cevabı dikkate alsaydın ikisi de tutmuştu. BETER OL, İNŞALLAH SON MAÇTAN YATMIŞSINDIR.

daha bilgili arkadaşlar vardır ama Petersburg'u ele abi bütçe kısıtlı ise.uçak fiyatları zaten pahalı oranın.şehir de pahalı diyorlar.

Ben Belgrad diyorum.

bu mevsimde götünüz balkanlarda da donar. hazır vize istemiyorken bence paraya kıyıp, donarak ölme riskini de göze alarak petersburg'a gidin. hem çiftmişsiniz, havanın erken kararması çok sorun olmaz. ;) ;) ;) ;) ;) ;)

bi' de tahminimce kışın, yaza kıyasla daha ucuzdur petersburg. buna karşılık her mevsim ayrı güzelliği olan bir şehir. kasım-aralık'ta balkanlara gidip ne yapacaksınız sanki. oralar daha çok yazın gezmelik yerler bence.

hem, petersburg pahalıdır tamam da diğer yerlere kıyasla ne kadar pahalı olabilir yahu? topu topu 10 gün kalacaksınız zaten. bence kesenin ağzını birazcık açıp petersburg'u tercih edin. allahıma iyidir petersburg.

eksisozluk.com

tovbe de karniyarik diye bi sey var.

işte o bunu hayal edebildiği için allah... rispekt.....

karnıyarık olmak için, imambayıldı olmak için, musakka, alinazik olmak için; köpoğlu, şakşuka, soslu patlıcan, közlenmiş limonlu sarmısaklı patlıcan salatası, karışık kızartmaya çeşit vb olmak için. bilip de unuttuğum ve bilmediğim çok daha fazlası olan diğerleri için. tabii bir yandan da her şey olabilmeye yatkınlığı karaktersizliğinden de gelebilir. kerevizin, ıspanağın, karnabaharın, taze fasulyenin, bamyanın, baklanın bu kadar olabilitesi yok, onları da patlıcanı da çok severim ayrı.

tabii esas cevabım şu: amaç beklememek lazım, zira yok. ama ister istemez sonuçları oluyor; kimileri sonucu beğenir, kimileri beğenmez.

Her seye mukterdir bir yaratici tarafindan bugunku haliyle yaratilmamistir o yuzden cok kurcalamamak lazim. Modern patlican insanlar tarafindan farkli tipleri secile secile bugunku seklini, rengini (bembeyaz patlicanlar da var mesela) tadini almistir. Insanlar severe bu hale getirmistir yani onu.

Muzla karsilastirmissin, muz da ayni sekilde insanlar tarafindan sece sece bugunku haline evrimlestirilmis guzel bir meyvemizdir. Muzun asil hali şudur: upload.wikimedia.org

Bizim marketten aldigimiz muz yapay secilimle evrim gecirmis muzdur, dogada normalde yoktur.

Köpoğlu ne arkadaşlar acayip merak ettim ya?

Yediğim birkaç sebzeden biri, olmasaydı olmazdım.
Gerçi sebze dediğime pişman oldum, biyolojik olarak meyve sınıfındanmış domates ve patatesle birlikte.

Yaratıcı olsam patlıcandan önce aklıma gelmeyecek bir milyon şey var ama karnıbaharı kesin yaratmazdım.

Bir de robokot'un dediği "seçici tarım" adlı tarım sistemi var. Aslında, hem meyve, hem de GDO.

Cikar agzindaki ali nazigi ne dedigin ankasilmiyor. Eheuhe.

mal onlar ya bırakın dünyayı kurtarsınlar.

mp+1

valla ben 6 yaşımdan beri, ülkemi falan sevmeme rağmen "yaşanılır " bulmadığım için terk etmek istiyorum. buna rağmen bu her seçimden sonra türkiye'den siktir olup gitmek başlığına yazanlardan nefret ediyorum.

kıçımın kenarları, bunun acısını çeken bi onlar sanki. bi de sanki gidebileceklermiş gibi yazıyorlar. e yrrağım 10 yıldan fazla oldu, yeni mi geldi aklına gitmek? e gidebiliyorsan git hadi? sanki iskandinavya, almanya kucağını açmış da bunu bekliyor.

Sen böyle şeyleri düşünme.karı kız düşün.yatağa nasıl atarımlı sorular sor.

İlk sorunun cevabı; muhtemelen hayal kırıklığı ve reaksiyoner kitle tarafından boğulmaktan bıkmanın tepkisi. İkinci sorunun cevabı; dün akp tek başına iktidar değildi. Üçüncü sorunun cevabı; hadi aktivizmi önemsemezsin, neyse sürü işte derim; ancak sıradan insanlara bir şey olmadığını dünya çapında işçi ölümlerinde 3. sırada olan bir ülkenin vatandaşının söylemesi komik.

Direkt gitmek istemiyorum ama sonunda gidesim var.
-Uzun zamandır iktidardı, "Bu sefer biraz daha güçleri düşer" umudum vardı. Özellikle, 7 Haziran'dan sonra. Yavaş yavaş giderler umudum vardı.
-Asıl bizim gibi sıradan insanlara oluyor olan. Hem doğrudan hem dolaylı. Doğrudan, çünkü göz göre göre bir ton yolsuzluk yapıldı. Tapeleri çıktı, millet inanmadı. O paralar senin benim paralarımız. Parayı geçtim, "Kadın mıdır, kız mıdır, bilemem" dedi, "Her kürtaj bir Uludere'dir". Daha fenası, Berkin Elvan, Ethem Sarısülük, vb. hep sıradan insanlardı. Örnekleri milyona çıkarmak mümkün. Dolaylı, çünkü plansız bir şekilde sığınmacı alma politikası ile düzensizce Suriyelileri getirdi ve sokakta dileniyorlar. O dilenci geçen gün çantama asıldı, boynumu zedeledi. Sığınmacıların alınmasına karşı değilim ama bunun plansız, programsız, altyapısız yapılmasına karşıyım. Işid'i beslediler, adamların şu an nerede ne yapacağı belli değil.

(bkz: Bi sttirgit dedirten cenkist zirvalari)

Artik basligini acicam.

Dünyanın en saçma sorusu. Norveç'te yaşayıp AKP'ye oy veren adam benim hayatımı zindan ederken (küfürlü kısmı sildim) benim buradan gitmem/gitmek istemem mi dert?

İkinci ve üçüncü soruna da tek seferde cevap vereyim, benim gibi sıradan insana ne yapacağını anlarsın (bak Ankara patlaması falan yazmayacağım, iyi oku). 2 sene önce Gezi olayları Kadıköy'de yaşanırken Süreyya Sinemasının yanındaki kat otoparkındaki arabama gidiyordum eşimle. Kadıköy'lüyüm ben doğduğumdan beri. Bir anda polis saldırdı, eşimden aldığım eşarbı ağzıma kaapattım gaz yememek için. Moda Sahnesi'nin olduğu pasaja sığınmışken polis aldı bizi 20 kişi ile birlikte. Eve gidiyorum dediğimde eşarbı gösterip "poşu bu, sen teröristsin" dedi. 20 yaşında 2 ay önce polis olmuş adam bana terörist dedi. Gece 3'e kadar merkezde süründük, hakaret ettiler. Tarih 11 Eylül'ü 12 Eylül'e bağlayan geceydi (ironik değil mi?).

AKP benim gibi sıradan insanlara her şeyi yapıyor zaten. Olay senin "ne yapacak ki?" eşiğinin düşük olması.

açıkçası hiç gitmek istemiyorum, gitme fikri aklımda bile yok ama artık buraya da dayanamıyorum. gittikçe muhafazakarlaşan ülke bana zarar değil de kime zarar? giydiğime, sürdüğüme, içtiğime, yediğime, gittiğime, okuduğuma, izlediğime, dinlediğime nefretle bakan insanlar görmekten yoruldum.

kimse onları almıyo ki gidebilsinler. üç günlük ab gezisi için bile vize kuyruklarında heba oluyorlar, abd bana 1 ay vize verdi diye havalara uçuyorlar.

ek olarak akp'nin sıradan insanların hayatları üzerinde etkisi var tabii. ama tam tersi durumunda da yine bir kesime özgürlük olucakken diğer kesime eziyet olucaktı. bir şey fark etmiyor bence.

alım gücü inanılmaz düşük, her yerde sansür var, her şeyin vergisi var ve yüksek haliyle elde avuçta kalan 3-5 kuruş da oraya gidiyor, insanların hayatlarına karışılıyor (sunni müslüman akp'liler hissetmiyor tabii) akp sıradan insanlara daha ne yapsın?

ben ülkeden kaçmak isteyenleri anlıyorum ama gelin gerçekçi olalım. gitmek isteyen her 20 kişiden 1'i anca gidebilecek. böyle bir ülkeden neden vatandaş almak istesinler? sen suriye'den, ırak'tan vatandaş almak istiyor musun? aynısı işte.

tek derdi tinderdan hatun düşürüp ..mek olan sıradan insanlar olmadığımız için olabilir mi?

lan daha ne yapsın. üzüm gibi eziliyoruz.

şehirlerimiz bok gibi, vergilerimiz yüksek, çevremizde bombalar patlıyor, ülkede cehalet körükleniyor her gün, onlara benzemeyenler hapislere atılıyor, devlet kurumları felç olmuş.

kendimiz için bir şey istediğimizi mi sanıyorsunuz?

sıradan insanlar derken ?

Hükümetin her politikası sokaktaki insanı etkiler, yukarda demiş, et yiyememene kadar etkiler. Ama özellikle kadınlar için tehlikeli bir ülke oldu burası.
Başka bir hükümet görmediğiniz, için bir zamanlar nefesimizi özgürce aldığımızın bile farkında değilsiniz.
Ben artık böyle öleceğimi kanıksadım. Hani kürek mahkumusunuzdur esir gemisinde ve esaretiniz bitmeden ölürsünüz o şekilde. onun gibi...

Arkadaşlar dedikleriniz akp olmadan önce de vardı.Ben de ülkenin iyi yere gelmesini istiyorum ama tüm yöneticilkerimiz chp mhp de dahil sıkıntılı ..

bence asıl sıkıntılı olan sensin. sen o güzel beynini böyle küçük meseleler için yorma istersen.

@devilred bence sıkıntılı olan sensin baskalarının nasıl düsünceğine sen karar vermezsin.Faşist diye itham ettiğin parti gibi davranıyorsun.Kendine demokrat şey seni...

Artık insanların; "bundan önce de böyleydi, hep böyle olacak" sloganlarına kanmayacak kadar büyümeleri gerektiğini düşünüyorum. Sırf bu söylemler sebebiyle dünya 2 soykırıma şahit oldu(rwanda ve bosna)(çünkü geç müdahale edildi). Yani hareketsizlik, böyle gelmiş gidercilik zaten kölevari bir söz.

Hayır efendim başka bir seçenekte böyle olmayacak. Akp'nin dahil olduğu neo-muhafazakar ve reaksiyoner partiler hep egemendi zaten. Hangi farklı denemeye izin verdi bu toplum şimdiye kadar? Sanki 80'lerde 90'larda sosyalist ya da liberal bir hükümet(yani dışlanmış kesimlerin sözü olmaya çalışan) kurulmuş da hepsi aynı diyorsunuz. Bugüne kadar hangi liberal, özgürlükçü bir atatürkçü ya da radikal sol görüş iktidara geldi? Nasıl diğerleri de gelse böyle olacaktı diyorsunuz?

@protector dsp iktidarı 2002 den önce vardı.Geçmiş hükümetlere bakarsan ecevitn de bir çok başbakan olduğunu görebilirsin.
Ama ilk paragrafına katılyıorum.

99'da dsp'nin lideri olduğu koalisyon sol ya da liberal bir hükümet mi? Lafı çevirmeye gerek yok, aynı hattın üyesiydi(akp'ye uzanan hat). Bir hükümetin niteliği partilerin isminde yer alan ifadelerle belirlenmez. Evet Ecevit'in oldukça kısa süren 70'li yıllardaki iktidarları özgürlükçü bir hükümet ihtimali taşıyordu. Ancak düzlem çok farklı ve onun hakkında konuşmak konuyu saptıracak.

Patron gecen ay maaslari gec odemisti. bu ay gec odemesine neden itiraz ediyorum.

Elektrikler gecen ay kesintiye ugradi. So bu ay da ugrayabilir. Sasirmamaliyim.

Haksiz yere park cezasi yemistim. Tekrarlanmasi gayet normal karsilanmali.

Babam beni kucukken doverdi. Simdi neden karsi cikayim.

...

Gitmek isteyen ittirsin gitsin yahu. nedir bu havalar avrupada amerikada it mualemesi görünce anlarlar dünya kaç bucakmış.

madem memnun degılsın elini tasın altına koy, kim sosyal sorumluluk ustlenır, kim gonullu iş yapar devlet icin, anca söyensinler

ben siktir olup gittim, kimseden it muamelesi görmedim, tam aksini yaşadım, türkiye'dekinden çok daha fazla saygı görüyorum. bu tip söylemlerde bulunanlar kim bilir nasıl insanlarsa it muamelesi görmüşler sanırım. herkes aynı değildir dostlar.

sözlüğe yazanlarsa yardımlaşma açısından da yazıyor. birisi oraya yazar, bir başkası mesajla ulaşır, nedir ne değildir öğrenir. imkanı varsa koyulur işe, imkanı yoksa imkan yaratmaya çalışır, sorar sorgular. en azından milletin ne yazdığına kafa yormak yerine kendi hayatına odaklanır.

ben gitmek istiyorum ama akp'den dolayı falan değil, ülke insanı yüzünden. $imdi gelip "sen sanki parizyen misin?" diyecekler için pe$inen söylüyorum, parizyeni s..eyim sana bi$ey olmasın. milletimiz duyarsız, insanlığımızı artık çıkarıp attık. bir ingiliz'den çok daha sömürgeci olduk. akp'lisi chp'lisi herkes bi kontrol delisi hâline gelmi$. biri öbürüne anadolu çomarı diyor, öteki berikine plaza ka$arı diyor ama gerçek $u ki parti farketmeksizin herkes birbirinin aynısı. maalesef bu ülkede en doğru, en dürüst partiler yüzde 0,25'lerde geziniyorlar.

o kadar yıpratıldım ki artık normal bi insan olmanın, hatta insan olmanın ne demek olduğunu unuttum, gidebilsem bile bilmiyorum adapte olabilir miyim.

geri dönüşü olmayacak derecede büyük hasar aldım ben bu ülkede yaşama suçunu işleyerek.

neden umrumda olasınız ki?

@soso

bekle zaman geçsin sende yaşarsın.
insan kendi vatanı dısında hor gorulmeden yaşayamaz. en sevdıgın dostlarından biri gün gelir göçmen muamelesi yapar

@want2die +10000000000000000

baskı var kanzim hissetmiyo musun? hülya avşar gibi sürekli ekranda görünmelerinden sıkıldık. bu ülkede köprü ve üstgeçit açılışları yapan egoistleri görmek istemiyorum. komplekslerini görünce moralim bozuluyo lan.

bunlar en basit şeyler. derinlere girmiyorum. @want girmiş zaten.

ahaha adam sorduğu soruya cevap verenlere ve soruyu yönelttiği kişilerin cevaplarına tik vermemiş, hala partizanlık peşinde. biz de mal gibi adamı ciddiye alıp, gerçekten bir şey öğrenmek istediğini sanıp cevap veriyoruz.

hiç memnun değilim bu ülkeden ama.

bu ülkede benim gibi düşünen benzer endişe ve kaygıdaki insanlar var. onları bırakıp gitmek doğru olmaz. hep beraber bu islamofaşistlere direnmek gerek.

@cenkist: daha önceki duyurularına falan da baktım. ya aşırı iyi bir trolsün ya da henüz hayata atılmamış, bir şey yaşamamış bir adamsın. evime giderken başıma gelenleri anlatıyorum, hala "onlar akp'den önce de vardı" diyorsun. yaşın akp öncesine ne kadar yetiyor da bundan bu kadar emin konuşuyorsun? bu ülkede hep istikrarsızlık vardı, ama ben hiçbir zaman "acaba bugün metrobüste ölür müyüm lan" korkusu yaşamadım. bombasından değil, kadrolaşma adına aldıkları, ehliyetinin olup olmadığı bile şüpheli metrobüs şöförleri yüzünden.

ülkeden gitmek isteyenleri de mal olarak değerlendirip "zaten kimse almazki onları" diyenlerin zaten bir boktan haberi yok. oturup insan gibi araştırsan en az 10 farklı yol bulursun ülkeden gidebilmek adına.

senin duymak istediğin ülkeden gitmek isteyenlerin mal olduğu. tiklediğin cevaplar da bunu doğruluyor zaten. ama sen burada ülkeden gidenleri mal beyanı olarak nitelerken Belçika'da Gent'de yaşayıp metrobüs öven adam Belçika'dan sınır dışı edilmemek adına orada sola oy verirken Türkiye'de AKP'ye oy atıp senin hayatını yönlendiriyor. evet gitmek isteyenler mal, ama bugüne kadar gitmedikleri için.

yahu ben yanlış biliyorsam aydınlatın lütfen ama benim bildiğim şudur.

solculuğun ruhunda direniş vardır. hani direnmeniz. bunların müsebbibi hep o memoli mi ne zıkkımdır o çocuk işte. geziden sonra iki soruşturma yiyince kaçıp gitti memleketten. şimdi alayı kaçmak istiyor. eğer ki akp karşıtı insanlarsanız direnmeyi öğrenin güzel yavrularım. direnemiyorsanız da kendinize solcuyum falan demeyin hakketten gidiniz.

edit: @polifonik osuruk nickli arkadaşımızı incitmiş olduğumdan dolayı hakaret ettiğim yeri sildim, kendisinden tekrar özür dilerim.

@jesues: sen hakaret etmişsin, ama ben hakaret etmeden yazmaya çalışacağım. senin karşında "gözünüzü sileceğim" dese eyvallah diyip oyunu verecek 40% var. kendi ülkemde azınlığım ben. kaldı ki hayatımda kendimi solcu olarak nitelendirmedim. oy verdiğim parti sebebi ile sen beni solcu olarak nitelendirip ondan sonra "hadi git" diyebilecek hakka sahipsen o ayrı hikaye. AKP'yi özgürlük kısıtlıyor diye eleştirip, kendi hayatını başka yerde sürdürmek isteyen adamlara hadi git demek AKP kafasından farklı değil. sen kimsin benim kararımı eleştiriyorsun? Hollanda'dan 73% AKP oyu çıkınca bunu Ekşi Sözlük'e yazmak mı marifet? ya da senin hayatın boyunca hayalini bile kuramayacağın ülkeyi terk etmek konusunu düşünenlere hadi git demek mi? ülkede kalıp eskaza bir bomba patlaması ile öleceğime giderim, Hollanda'daki 27% olurum; kimseyi de ilgilendirmez.

25 yaşındaki hayalperestlerin ona buna "hadi git", "zaten dal onlar", "hepsi kavşak" demelerinden de gına geldi.

edit: yumuşadı.

@polifonik osuruk: öncelikle hakaretramis söz için özürlerimi kabul etmeni istiyorum. hakaret kastım kati'yen yok. bunu sinir anında yazılmış bir kelime olarak atfetmeni ve özrümü kabul etmeni isterim.

öncelikle, yorumum kesinlikle seninle ilgili değildi genel olarak bunu söyleyen kesime atıfta bulundum. senin yorumunu okumamıştım bile. bu yüzden seni solcu veya sağcı diye gruplandırmadım. zira böyle bir gruplandırma bile yanlış ancak bu başka bir tartışma konusu.

dostum sorun şu; bu ülkede kalıp bir bomba patlamasında ölmek meselesine değinmek istiyorum. egemenlerin çıkarttığı bir savaşta 30 yıldır ölen 40000 insan var, bomba patladı ve 100 kişi öldü.
zinhar benim görüşüm şudur; bu kadar ölen insanın anısına, saygısına hürmeten burada kalıp birşeylerin değişmesine engel olmak. gitmek işin kolay kısmı geliyor bana. bakıyorum yılmaz odabaşı bile gitmiş. gidince neyi değişteribileceğin konusunda bir alternatifin var mı bunu gerçekten merak ediyorum. eğer stabil bir hayat yaşamayı düşünüyorsan zaten bomba atılan bir eyleme katılmayıp burada da ölmeyebilirsin.

ancak direnme noktasında noksanız bunu söylemek isterim. dediğim gibi özür dilerim tekrar hakaretramis sözüm için.

her çıkıp konuştuklarında midem bulanıyor.

kadın düşmanı, doğa düşmanı, insan düşmanı, din düşmanı, hukuk düşmanı, para aşığı adamların yönettiği ülkede, onların kurallarına göre yaşamak istemiyorum. fırsatım olsa 1 saniye durmam bu ülkede.

sinir kötü bir şey. o çok net.

ortak payda bulamadığımız nokta şu, direnmek için burada olmana gerek yok. ben 32 yaşındayım. bir gün çocuğum olsun isterim. ama bu ülkede değil. çocuk yapıp hangi imam hatip'e göndersem diye düşünmeyeceğim, sokağa çıktığında üzerinden tesisatlı bir şahin'in geçmeyeceğini bileceğim, yarın öbür gün kendi kararı ile bir şekilde "allah'a inanmıyorum" derse linç edilmeyeceği, hatta en basidinden saçma sapan adamların kendi çıkarları için patlatacağı bombalara kurban gitme ihtimalini düşünmeyeceğim bir ülkeye gitmek en büyük hakkım bence. gidip orada oyumu verdikten sonra da kimse bana direnmedin diyemez.

tekrar söylüyorum, Gent'de yaşayıp ülkesinde sola, Türkiye'de AKP'ye oy veren adam benim geleceğimde söz sahibiyken ben bundan kaçabiliyorsam neden kaçmayayım? direnmek illa ki sokak demek değil. kaldı ki artık -kendi adıma konuşuyorum- benim gibi evli, kendisi dışında düşünmek zorunda olduğu kişilere sahip olanlar için hiç değil. ben artık sokakta direnemem. çünkü ben çıkarsam eşim de çıkar. ben orada kendi ideallerim için başkasının canını tehlikeye atamam. daha önce yazdım, ben kendi mahallemde evime gitmek üzere arabama giderken tutuklandım. 20 yaşındaki çeviğin tek gerekçesi attığı gazı solumamak için eşimden aldığım eşarptı. sürekli yurt dışına gidip geliyoruz, oradaki hayatı görüyoruz. özenmek değil bu, imkan sahibi olmak. global bir mesleğim varsa giderim. umut sarıkaya karikatürü gibi sürekli "aslında gitmek lazım, ama iyi gittik" diyen adamları koy bir kenara. onlar hafta sonu bursa'ya iskender yemeye bile gitmeye üşenen kesim. herkesi kendiniz gibi sanmayın, herkesin hayatları farklı, herkesin şartları farklı.

bak insanlar gidecek sebepleri yazmış yukarıda; alım gücü, sansür, baskı demiş. millet bunlarla dalga geçmiş aklınca, bunları geçtim; gerçekten 6,5 milyar yıllık zaman diliminde AKP'ye denk gelmiş bir Y neslinden bahsediyorum. avrupalıların 40'larda yaşadıklarını biz şimdi yaşıyoruz. geçen hafta nat geo'da izlediğim nazi belgeselini ben neden yaşayayım?

tekrar yazıyorum; gidebilmek için en az 10 farklı program var. "gidebilecek gibi yazmak" değil bu; araştırmamak, bilmemek.

son söz olarak "ilk 3 ay ben de direndim ama..."; artık olmuyor hacım. gandalf da değiliz, her zaman umut olmuyor.

evet var ben inanıyorum.

o kadar net olduğuna inanmıyorum, ama şu sıralar bir ekonomik tetikçinin itirafları kitabını okuyorum. Komplo teorisi gibi ama bir kısmı bile gerçekse -ki gerçektir bence- olabilir.

mesela akp hep yol yaptık havaalanı yaptık diyor ya, bu kitapta "biz onlara kredi veriyoruz, havaalanı bilmemne ihalesini amerikan şirketleri alıyor o para geri dönüyor, üstüne verdiğimiz krediyi de faiziyle geri alıyoruz! böylece hükümet de para geldi bunları yaptık diye halkın gözünde olumlu bir imaj çiziyor" diyor. Mantıklı. Seçimleri böyle manipüle edip menfaat sağlayan kişiler-şirketler olabilir.

bir masada toplanıp "la oğlum bu tayyip bebesini ben sevmiyom la, indirek bunu ha" demiyorlar tabii ama elinde çok büyük güç bulunduran gruplar var tabii. ya en basitinden şöyle söyliyim, coca cola mesela fifa'nın sponsoru. fifa, onların istemediği bir şeyi kolay kolay yapamaz. fifa da dünya futboluna yön veren organizasyondur. bunun gibi. minimal ölçekteki şeyleri daha büyük kurumlara, organizasyonlara uygula. sen nasıl ki 15 yaşındayken babandan harçlık istiyordun ve onun "olmaz" dediği %90 ihtimalle olamıyordu, şimdi de işi yöneten adamların desteğini almadan amacına ulaşamıyorsun.

bu amacın da dünyayı ele geçirmek falan olduğunu sanmıyorum. iktidar hırsı işte. kendi istediğin şekilde yön vermek. dünyayı bir grup yönetsin veya yönetmesin, senin benim hayatımızda değişiklik olmaz mesela. kim neden uğraşsın bizimle anasını satiyim. ama işte genel olarak bi kitle var tabii. adamın 20 tane televizyon kanalı var örneğin. şimdi sabah akşam ülkede sen buna maruz kaldığın zaman ne olur? nasıl bi algı oluşur? bunun gibi şeyler.

en basitinden futbolun en üst mercii FIFA'da bile yolsuzluklar, kara para aklamalar, dünya kupasında x stadtaki maçların biletlerine yapılan manipulasyonlar, ayrıca sporun en güvenilir kuruluşu olması beklenen Dünya Dopingle Mücadele Ajansı (WADA)'nın bile hukuksuzluk içinde olduğu bir dünyada; enerji, ham madde, teknoloji, genel politika kollarındaki yolsuzlukları var sen düşün. E tabi bunları gerçekleştiren dünyanın ağır topları da bence mevcut.

Abi parayi kontrol eden her seyi kontrol eder. Mucizevi bicimde destek olup başkan yapmasina gerek yok. 3 5 yatirim matirimla ya da tersiyle bi ulkeyi sikebiliyosan yada rahatlatabiliyosan o ulkeyi yonetirsin. Baskan kim onemsiz, ona istediğini yaptirirsin zaten

evet var açıkçası. mesela inside job adında tamamen gerçekçi ve komplo teorisi üretmeyen, 2008 finansal krizinini anlatan bir belgesel var izlemeni tavsiye ederim. orada ayrıca wall streetin beyaz saraya olan etkisi çok açık bir şekilde yüzüne vuruluyor insanın. öyle kurtlar vadisindeki gibi tapınak toplantılarına innamasam da paraya sahip olan adamların bir düzen içinde dünyayı yönettiğine inanıyorum

@rodriguez verdiğin örnek bahsettiğim konuya dair bir şey aslında. demek ki destek var

@der meister elbette tabanla uğraşmazlar. manipülasyonların da farkındayım. medya ağına sahip olunca algılarla oynayabilirsin tabi. mesela cnn'in körfez savaşı sırasında yaptığı yayınlar, ırak'a girmeden önce yalan haberler yaparak bush'a koz vermeleri ve cia'den sipariş haber yapmaları buna bir anlamda örnek ama bir ülke liderini değiştirmek, özellikle rte hakkındaki fikirleri bana daha ilginç geliyor. burada yaşadığım içindir belki.

mesela gezi sırasında yabancı basın saatler canlı yayın yaptı. hala akp'ye karşı yazılar yayınlanıyor. (güncel fikirlerini tam takip edemeiyorum ama yakın zamana kadar böyleydi) ve buna rağmen hala rte başta. bunu merak ediyordum ama tam soramadım . soracağım soruyu netleştiremedim. yazmak komik geldi biraz da.

@acemi doğrudur. mesela elektrikli arabanın 1880 lerde yapıldığı örneği de var.

@cokponcik bakacağım sağol ;)

@want doğrudur tabi öyledir de cezbedici konular olunca derinlemesine merak ediyorum. film, belgesel, kitap...? yolla pampa tez gelsin.

komplo değil ki bu durum, gücü olan düdüğü çalıyor. daha geçen gün daha ilkokulda seçim için rüşvet dağıtan çocukları içeren duyuru vardı burada.

80lerin ortasıydı galiba 5 büyükler oturup özelleştirme kararı almışlardı. ingiltere önermişti kabul edildi diye hatırlıyorum. haber o zamanın dünya gazetesinin dikkat çekmeyen bi kıyısındaydı, dün gibi hatırlıyorum. haberi okuyunca "hadi canııım" demiştim. yıl 2015, sonuç ortada.

siyasiler neden dışarıda eğitim alıyorlar, her seçim öncesi gidip gidip geliyorlar... dediğin gibi doğrudan hamleler bu şekilde olanlar. spordaki örnekleri verilmiş, her alanda durum benzer şekilde. örümcek ağı gibi... 5-6 yıl önce ingiltere prensi gelip kasa kasa domatesleri "bizzat" aldı kaz dağlarından. bilgisayar devi bill amcanız kutuplarda tohum biriktiriyor, saklıyor. kokusu çıkacak da hemen olmaz sanıyorum. şimdinin bu sinsi hazırıklarını çocuklarımız kim bilir nasıl yaşayacaklar...

tarihe bakınca da aynı şeyi görüyorsun zaten. her şey, her karar güç üzerine kurulu.

(eskiden parası olanın düdüğü ötüyordu, şimdi güç bilgide. bence bilgiyi elinde tutanın düdüğü ötüyor.)

Ilk bikac cevabi okudum
Kitlelerin ayni ya da benzer seyi dusunmesini saglamak o kadar da zor degil. Propaganda uzuuuuun sureden beri icimizde. Bizim ulkeyi kenara koyarak konusuyorum:

Sigaranin cok hos hanim ve beylerin elinde gorulmesi
Hollywood filmlerinde siyah baskan ve hatta tanri olmasi
Futbol fiesta fado uclemesi

Bi gorsel varki, dunya 6-7 holding tarafindan yonetiliyor diye. Biri coca cola yazmis, holdingin alt sirketlerine baktin mi bi ebem yok aralarinda (hele unilever falan asmis bu konuda). Bu tarz buyuk sirketlerin propaganda yolu ile fikir asilamasi gayet mantikli geliyor mu, evet geliyor. Ama komplo teorisi uretmiyorum bu konuda.

@la noix in söylediklerine katılıyorum ve ek olarak da

"the century of the self" belgeselini tavsiye ederim. bu algı yönetimini güzel anlatan bir yapıt.

sakin ol toparlar diğer partiler

Benim anlamadigim nasil bu kadar hizli yuzde 50ye geldiler. Ayrica zaten ilk sandiklar dogudan geliyor. E haliyle ordan da bahceli cikacak degildi. Manipulasyon yapiyorlar mhpye oynuyorlar bu sefer.

yüzde 50 si açılmadı. anadolu ajansının haberi o. cihan'a göre yüzde 40 falan. gerçi bu bile çabuk.
ama mv sayısına bakılırsa şuan 314 akp, kolay kolay düşmez diye düşünmeye başladım.

SAcmalamayin, neyi toparliyorlar? Sonuclar ortada arkadaslar, mucize beklemesin kimse.

ne toparlamasın lan! adamlar tek başına geldi. sosyal medyayı tüm türkiye ye genellersek olacağı budur. twitter da seçim yapılmıyor. böyle sonuçlara çok şaşırırız daha.

yani şurada manipülasyonlara boğulmaktansa sandıklara gidin bence arkadaşlar. zaten siz evinizde medyanın başından umutsuzca takip edin ve olası hilelere müdahale etmeyin diye açıklanan ilk oranlar böyle oluyo. haziran seçiminde de böyle yaptılar. hadi bakıyım. kapatıyosunuz ekranı, gidiyosunuz oy sayımı yapılan yerlere.

önce köyler ve doğu illeri açılıyor. İlla ki toparlar. İlk %50 ile son %50 arasında hep fark olur.

biraz daha oylar dengelenecek tabii de akp'nin oyunu yükselteceği belliydi zaten bu seçimde. tek başına olabilecek mi olamayacak mı, o belli değil daha. daha büyükşehirlerde doğru düzgün sandık açılmadı.

twitter.com

'ilk doğu illerden geldiği için böyle' iddianız doğru olsa hdp bu kadar aşağıda olmazdı.

yalnız son dakika komplo teorisi atayım ortaya, heyecanlanın; akp mhp ile anlaşmış ve mhp'yi baraj altı bırakarak tek parti olarak çıkmayı planlamış olabilir.

akp lileri bu kadar aşağılamaya devam ettikçe oylar da yükselecek gibi duruyor.

yahu ne biçim üslup bu. kendinize gelin. yok domalalım, yok içimizden geçti, yok soktu sikti bilmem ne. şerefsizler her zamanki goygoylarını yapıyor işte. birkaç saate daha normal seviyelere gelir rakamlar. ha tek başına iktidar olamaz demiyorum, muhtemelen olacak ama bu kadar da ümitsiz ve teslimiyetçi olmayın.

@aklimdakisorular dolar ve euro uçuyor, alım gücü düşüyor, iç ve dış borçlar artıyor, hane halkının bankalara borcu artıyor, açlık sınırı ve yoksulluk sınırının altındakiler artıyor, basın özgürlüğü azalıyor, çevremizde sorunlu olmadığımız ülke kalmadı vb. diye devam ediyor, adam gelmiş türkiye süper, dünya lideri, ülke iyiye gidiyor, ekonomi uçuyor diyor. şimdi ben bu kafadaki cahili aşağılamayım de ne yapayım? yalan mı söyleyeyim?

@indescribable 2008 sonrası bir önceki döneme göre nasıl gözleri döndüyse, bu seçimlerden sonra da bir o kadar daha saldırganlaşacaklar, bir sonraki iktidarı kaybetme korkularına kadar.

açılan sandık %83 oldu? hdp baraj altında, oylar 2 seçim öncesinde olduğu gibi.

Partiler farklı diyo haber kanalları %100 yaptı daha çuvallar yeni getirenler var.

Hangisine inanacağız?

ysk'ya gitmesi %100 kesinlik için. bu açıklanan sonuçlar sandıklardan alınan tutanaklar doğrultusunda açıklanıyor.

www.google.com.tr

(bkz: internet)
(bkz: arama motoru)

www.imdb.com

internet önemli bir şey.

movieo.me filtreleme olayı iyi

google'a nevşehir yazınca çıkıyo. neyse yeterince BASH etmişler...

rottentomatoes'un listesi şöyleymiş mesela,

www.rottentomatoes.com

daha az insan ve daha az cisim vardı. o yüzden her şey/herkes daha değerliydi. en çok ona özlem duyuyorum.

her şeyi yapabileceğimi, her şeye gücümün yeteceğini sandığım zamanlara özlem duyuyorum. zaman öğretti, törpüledi, iyi de oldu ama insan özlüyor arada işte.

evimi ozluyom, bu ev rutubetli (╯°□°）╯︵ ┻━┻

az evvel aklımdan geçen bir şeyi söyleyeyim. yeşil pasaporta özlem duyuyorum. kafana estiğinde ucuz uçak bileti alıp viyana'da, brugge'da ya ne bileyim ispanya sokaklarında dolaşmak isterdim vize telaşesine girmeden. farklı bir şehirde uyanma hissi çok güzel

lise 3 en çok özlediğim şey, yer, zaman, ne denirse. şu aptal amerikan dizilerindeki cool liseli çocuklar olur ya, o dönem de benim için film gibiydi. aslına bakarsan hiçbir olayım yoktu bile. ne bileyim, o ara benim elimi tuttuğum bir sevgilim olmadı. ilk kez, üniversiteye başladıktan sonra öpüştüm mesela. geniş arkadaş çevrem yoktu, hatta çok yakın arkadaşlarım dışında kimse herhangi bir yere çağırmazdı. içki içmezdim. partiye martiye gitmişliğim de yoktu yani. okulda toplasan 10 kişiyi ya tanırdım ya tanımazdım.

buna rağmen muazzamdı her şey çünkü istediğim gibiydi. ben de istediğim gibiydim. zihnim sapasağlamdı. vücudum sapasağlamdı. hayallerim sapasağlamdı. çok iyi arkadaşlarım, bana iyi hissettiren ve arkadaş gibi iletişim kurabildiğim kaliteli öğretmenlerimiz, nispeten düzgün ve rahat sayılabilecek bir aile yaşantım vardı.

şimdi? hiçbiri yok. aradan 4-5 sene geçti. o "potansiyel"in yüzde 10'unu bile yansıtamadım. o günkü güzelliklerin tamamından koptum. vücut gitti. kafa gitti. hayaller gitti. tamam hala çok gencim, hala çok yol alabilirim ama 17 yaşındaki enerji ve hayallerle 21 yaşındaki aynı olmuyor ki. o zaman, yapamadığım şeyler için, "daha çok vaktim var!" diyebiliyordum. şimdi? 21 yaşındayım, hiçbir bok olmuş değilim. göz açıp kapayıncaya kadar 30'a merdiven dayamış olacağım. ne yapabilirdim? ne yaptım?

tüm bunların farkında olsam bile o tekrar işe koyulacak kıvılcım yok bende. çünkü beni besleyen şeylerin hiçbiri kalmadı. ne motivasyon, ne hayal, ne arkadaş, ne maddi, ne manevi destek... hiçbir şey. eh ben pek "özgür" birisi değilim, amacım olmayınca sapıtıyorum. şu an kalkıp bir şeyler yapmak için motivasyonum yok. neden? çünkü anlamı yok. neyi, neden yapayım ki? temel fıkrasındaki gibi... en sonunda rahata ermek, huzur bulmak için çalışıyor insanlar. ben zaten şimdi de camış gibi yatıyorum. maçlarımı izliyorum falan. mutlu değilim tamam ama bundan daha fazlasını nasıl ve neden yapacağım? bunun cevabını bulamıyorum.

şu kısa, mütevazı, ot ömrümde öğrendiğim en önemli şey şudur: lütfen etrafınızdaki çocukları ve gençleri olur olmadık yerde gazlamayın. ne kadar akıllı veya çalışkan olurlarsa olsunlar, çocuk yaşta "çalışmadan hiçbir bok olmaz"ı öğretin. ondan sonra benim gibi oturdukları yerde efsane olmayı bekler, olamadıkları için üzülür, çalışmayı bilmedikleri için de hayatı yeni gelinin siki tuttuğu gibi tutar ve "eğreti", başarısız, tembel insanlar olarak geçirirler hayatlarının geri kalanını.

o yüzden çocuklarınızı ölümüne tokatlayın ve bir şeyler elde edebilmek için fedakarlık yapmaları gerektiğini, yüksek not almanın veya herhangi bir şeyde iyi olmanın çalışma azmi olmadığı sürece uzun vadede kişiye pek de bir halt kazandırmayacağını öğretin.

amk çok duygulandım ve sinirlendim. bir dönem ayakkabısından şarap içilirken, aç susuz bir köşede ölmüş assolist gibi hissediyorum kendimi. işin komik tarafı, ben hiçbir zaman o kadar yükselmedim bile be. kendi zirvemi 17'de yapıp oradan yuvarlandım. bana kimse "la ibo, çok gotü düşen ha" demedi...

www.59saniye.com

saçlarıma.

bi nevi sir gawain+1

geçmişe dair özlem duyduğum tek şey, zamanın bol olduğu vakitlerde sevgiliyle yapılan etkinlikler. eski rus sevgiliyle tatil yaptığımız zamanlar, gittiğimiz yerler, yediğimiz yemekler falan. gözümü kapadığımda gözümün önüne sadece bu geliyor.

icimin yaglari eridi gercekse.

beter olsunlar :)

çöp entry giren yeni yazarlar uçuruluyor artık, neyse ki uçuruluyor ^^

yahu bir uyarı yapılır en azından. hiçbir şey söylemeden adam uçurmak da nedir? benim için problem değil zaten ilk uçuşum da değil. diğer uçuşumda hak etmiştim ama bunu hak ettiğimi düşünmüyorum. yine yazar olurum sorun yok ama bugün yapılan haksızlıktan başka bir şey değildi.

spina scapula fotmatı sikip sonra ama neden demeye hakkın yok. haksızlık da değil.

başınıza gelmeyince çok rahatsınız. birgün saçma sapan bir nedenden dolayı uçurulmanızı görmek isterim. verdiğim bkz direk başlıkla ilgili bir bkz'dı. diğerlerinden farklıydı. okumadan art arda silmişler.

neydi o bakınız?

formatın ebesiyle yakartop oynayan herkesin uçurulması şart. ama merve boluğur yüzünden atılanlar bu sebeple atıldıysa adaletsizlik olur. komple spor başlıklarına girenlerin %95'inin atılması şart bu kafayla

top adamın
ister oynatır
ister oynatmaz.

doğal seleksiyon.

biraz azalın lan yeter sığmıyoruz artık yer kalmadı sözlükte.

not: merve boluğur olayı ne bilmiyorum. herhalde format siken bişeylerdir. formattan uçan insan görmek bile sözlüğün geleceğine dair az da olsa umut verdi.

çok iyi olmuş.

ne uyarisi, kurallar belli acip okusunlar bi zahmet.
keske hep boyle titiz olsalar...

sakin olun la bebeler. tamam anladık çok mutlu oldunuz.

sakin olun la bebeler ne yahu :D
derdin var ki gelip duruyu acmissin, biz de soruna cevap vermisiz.
bence sen sakin olmalisin sayin "bebe"

'fotmatı sikip sonra ama neden demeye hakkın yok. haksızlık da değil.'

fasulyek'e kelimesi kelimesine katılıyorum. .mk sözlüğün bir tarafına koydunuz, yapacağınız espiriye güleyim, senin gibiler yüzünden artık entry okuyamıyoruz, yazmaktan da vazgeçeli çok oldu. başlığı açıyorum ve elli sayfa muhteşem komik ve birbirinden eşsiz bakınızlarla başlığın .mına koymuşlar, sinirim bozuluyor ve kapatıyorum.

çok iyi olmuş, çokta güzel olmuş. umarım artarak devam eder. ayrıca çok mutlu olduk, gelip burada millete sırtarma.

(bkz: sallandıracaksın üç beş tanesini taksim meydanında)

şaka bir yana, bence iki taraf da haklı. bunu format faşisti olarak söylüyorum. tek bir başlıktaki geyik entry'leri yüzünden yazarların çatır çatır uçurulması doğru değil. bu tip denyoluklar her gün yapılıyor çünkü. tek farkları, merve boluğur başlığında 200 çöp entry oluyorsa, onlarda 50'de kalıyor rakam. yine çöp. o da çöp, bu da çöp.

şimdi "onu silmiyoruz diye bunu da mı silmeyelim?" diyebilirsiniz. bu mantık başka yerlerde işler ama sözlükte işlemez çünkü trollük yapanların çoğu hem sözlüğe kaydolmanın/sözlük hesabı almanın kolaylığına hem de trollüğün cezasız kalmasına güvenerek yapıyor bunu. ben de bakınızlardan ibaret, saçmasapan bir sürü entry giriyorum. neden? canım istiyor. neden? karşılığında yaptırım olmayacağını biliyorum. moderasyonun bu sistemi baştan oturtmuş olması, "sözlük yazarlığı yapıyorsan ayağını denk alacaksın" demesi gerekiyor. "kuralları okuyun" diye kestirip atmakla olmaz bu. o zaman adam sana sorar, okumamış olan diğerlerini neden atmıyorsun diye.

sözlük çok berbat bir halde. dün uçak düştü mesela, 50 entry varsa sadece 5'inde kazayla ilgili şey var. ya tamam espri yapılsın yapılıyorsa ama aynı şey 10 kez yazılmamalı. o uçak kazası başlığına giren insan, kazayla ilgili elle tutulur bir şey okuyabilmeli. nerde. tamamen çöp içerik.

e şimdi sen bunları silmezsen, denetim sağlamazsan adam merve boluğur başlığında geyiği gördüğü zaman yazar. tamam formata uyalım, dikkat edelim de ekşi sözlük yani alt tarafı, topuk selamı verip de entry girecek disiplini beklemeyin insanlardan. siz kurallarınızı, tavrınızı koyun; bunlara uygun hareket edin, o zaman bunlar zaten olmaz. olduğunda da uçurursunuz, kimse çıkıp "neden uçtuk lan?" diye sormaz.

ben sözlükte hala yazıyorum, hala okuyorum çünkü tüm iğrençliklerine rağmen şahsen çok fazla kişiye ulaşabildiğim bir platform. buna karşılık, kanlı canlı birisi olsaydı feci marizlerdim bu aq sözlüğünü. dinlenip dinlenip döverdim. işkence ederdim. öyle nefret ediyorum ortamdan. ve dikkat çekmek istediğim nokta şu: ortada denetim olmadığı için, benim gibi düşünen insanlar bile mütemadiyen sözlüğün anasını skiyor. çünkü diyorum ya, insanız olum hepimiz, sözlükte yazıyoruz alt tarafı. denetim yoksa bir yerden sonra kayış kopuyor. "bazı orospu çocuklarına kapak olmuştur" yazıveriyorsun. niye yazmayasın ki, içinden gelmişse? ne uçuran var ne uyaran.

moderasyon şu an ne durumda bilmiyorum ama bence ACİLEN mevcut yazar popülasyonunu kontrol edebilecek bir grup oluşturulmalı ve yazar alımı titizlikle yapılmalı. sözlükte bu kadar adam olacaksa, bunların yazdıklarını denetlemekle yükümlü yine çok sayıda adam olmalı. yok eğer moderasyonla ilgili geliştirme yapılmayacaksa, sözlüğe alım kısıtlanmalı.

biz zamanında burayı "elit ortam" diye sevdik. her türden adam vardı ama işte o türlerin nispeten düzgün insanlarıydı çoğu. bir şey arıyorsak sözlüğe bakardık. şimdi gavatlar helsinki başlığına giriyor, "bilen yeşillendirsin" yazıp çıkıyor. e aç oku entry'leri aptal adam, neden yazılmış onlar?

bu tiplerin çatır çatır uçurulması lazım işte. 2005'te çöp entry oranı %20-30 idiyse şu an %80-90'a varmış durumda bu oran.

neyse ya. bunlar yıllardır konuşuluyor. bir bok olduğu da yok. yine olmayacak. o yüzden ben de sözlük formatına ve büyüklerine saygılı, normalde son derece efendi bir adam olmama rağmen, maç başlıklarında beşiktaşlılarla kavga etmeye devam edeceğim. çünkü kimsenin zkinde değil.

(bi de şimdi "al ulan moderasyon" deyip çat diye uçuruyolarmış beni... abov)

***

edit: kendimce en önemli gördüğüm şeyi söylemeyi unutmuşum. şu subjektif entry'lerin yasaklanması lazım artık. hayatımda bu kadar aptalca bi şey görmedim ben. ulu'da yasaktı ne güzel, hala öyle mi bilmiyorum.

ya bi dondurma için "beğendim" yazarsın başlığa, bu kabul edilebilir. referanstır bu çünkü. başlığı açan birisi, "sözlükte birisi beğenmiş" der. ama bakın mesela oy ve ötesi başlığında birisi entry girmiş az önce, "sevgilimin de bulunduğu oluşum" gibisinden.

oğlum siz manyak mısınız? bize ne bundan aq? böyle saçmalık olabilir mi ya? anı değil bi şey değil, tek cümlelik tanım sıçıp gitmiş. bunun olmaması lazım.

olm konu ne la biri ozet gecsin

Evet .

''oo ekledi kesin yazıyo'' kafası işte. kötü etmişsin.

numaranı verirsen yazar tabi. bakıyor ne zamandır görmediği taş gibi hatun internette kendisini bulup eklemiş. ümitleniyor erkek olamaktan kaynaklı bir şekilde... genetik birşey, kişisel değil. niyetin yoksa sallama elemanı, azalarak biter yazmalar.

Sacma sapan bir is yapmamissiniz.

Siz faydaci bir zihniyetle LinkedIn'den eklemissiniz, o da "lan?!?! eheheh" diyor. Ikiniz yaklasimi da gayet anlasilabilir ve insani, ortada bir yanlislik ya da sacma sapanlik bir durum yok.

ahaha mal adam. açıklama yapma zahmetine bile girme bence, işle ilgili veya "normal" olmadığı sürece hiçbir yazdığına cevap verme. çünkü linkedin'den ekleyen birinden hop numarayı isteyen, sonra habire yazan bir dangalak güzellikle söylediğinde de bildiğini okumaya devam eder. ayrıca, bu tipler, kendilerini ciddiye alıp "bak kardeşim benim seninle iletişmek gibi bir niyetim yok, sürekli yazma bana" demenden bile anlam çıkarmaya çalışırlar. direkt görmezden gel. hani eski sevgilin değil bi' şeyin değil, öyle olsa "açıklamayı çok görme, net bir şekilde tavrını koy" derdim de böylesine onun gereği yok. bırak kendi kendine takılsın salak.

linkedin'den ekleyen eski ofis arkadaşına bile yürümek.. ulan bu erkekler çok aciz varlıklar ya, yazık.

not: kadın olduğunu varsaydım.

@pheno

adamın sevgilisi olup olmadığını nereden bileyim yahu, alt tarafı bir tuşa basıp ekleme talebi yolladım :) kaldı ki benim sevgilim var da durup dururken bunu dile getiremiyorum doğal olarak. belki de ben yanlış anlıyordumdur tamamen, olabilir yani.

konu geliyo hemen erkekler hep aynı. amk varsaymış bi de.

ya değilse lan? savunduğu şeyi bi mantığa dahi oturtamayanlar bile konuşuyo çok ilginç. yüzyıllar önce ağzınızın küçülüp kapanması lazımdı, artık sonar dalgalarla mı haberleşiyosunuz napıyosanız yapsaydınız aranızda. kafaya gel.

ne garip insanlar var yahu! nasıl bir bahaneyle istedi numaranızı çok merak ettim :)

yani konuyu efsane şekilde numaraya getirip vermek zorunda bıraktıysa (iş ile ilgili bir konuşmanın devamında vs) numaranızı vermeniz normal. onun dışında "o anlamda" kendisiyle ilgilenmiyorsanız neden numaranızı verdiniz ki? numara = o da bana karşı boş değil algısı olduğundan yürümesi doğal. ben yapamazdım ama tanıdığım insanların %80'i bu şekilde algılardı.

durup dururken istedi numaramı, ben de "aaa yok, veremem valla" diyemedim. yürümesi için de bir sebep yok açıkçası, ne bileyim, beraber çalıştığımız zamanlarda buna dair en ufak bir şey görmedim, aklımdan dahi geçmezdi böyle bir olasılık. belki de sadece canı sıkılıyordur kendisinin.

Evet.peki. tabi. Gibi kısa cevaplar verin . azalarak biter.

Not : çok kısa yaziyorsun derse, evet deyin.

gittiği yerin en güzel içkisi.

6. nesil i7 işlemci. pil kadar bir şey. şu anda bütçe-ihtiyaç olarak en lazımı bu.

öneri almak için değil de öylesine soruyorsun sanırım, o yüzden işine yarayabilecek bir cevaptan ziyade direkt olarak aklıma geleni söyleyeceğim: hiçbir şey. abd veya çin'e gidiyorsa geçerli bu elbette. avrupa'ya, kanada'ya veya rusya'ya gitse oradan desteklediğim takımların formasını, atkısını, beresini, şapkasını vs. isteyebilirdim ama amerika ve çin'den hiçbir şey gelmiyor aklıma. teknolojik aletlere ilgim yoh. bilgisayar istesen olmaz, "ağır" kaçar. ipad'miş, iphone'muş, onlarla da benim işim olmaz. emektar samsung'um her işimi görüyo şükür. yavşak yavşak sırıtıp başımı yana eğerek CANININ SAĞLIĞI BE KARDSM, GÜLE GÜLE GİT GÜLE GÜLE GEL derim ben en fazla.

ama tekrar ediyorum, bu söylediğim sadece abd ve çin için geçerli. catania'ya gidip de bana hiçbir şey getirmeyen arkadaşıma hafta boyu trip atmışlığım var çocuk gibi. yalnız yine sinirlendim. aq çocuğu insan bi bere, şapka getirmez mi ya. nerden bulucam bi daha catania'ya giden adam. o mendeburun şansıyla zaten üçüncü lige düştü adamlar. hain herif.

bc rich warlock solak kasa isterdim.

nashville'den cikma gitar getirsin. ucuz da olur. pawnshop.

erdemby bu arada 27" imac var turkiye'de gayet. hatta bir tanesini de ben kullaniyorum. hatta retina 5k bile var sagda solda goruyorum.

Kafein hapı.

Msi gs30

American Eagle polo ve 5 hour energy drink

kindle, pubble ve chromebook olabilir; üçü de Türkiye'de satılmıyor.

fitbit charge hr

Kindle ve cikolatali poptart

kitapmis sanirim bu, anlami "iste simdi biliyorum" gibi bir sey olsa gerek. cekce diyor google.

böyle bişeyler yazıyor. sırpça'ya benziyor.

www.mobilitytechzone.com

Herkese haber sal derim. Bir an once. Seni birsey yapmalarini gectim, cocuga uzulurum

yemez, zaten ağzına sıksa bile tadı güzel gelmez tükürür(aslında yemedim ama güzel olmadığını tahmin ediyorum). zaten her bulduğunu yiyorsa doğal seleksiyona kurban gitme ihtimali çok yüksek, sadece biraz erken olmuş olur. yarın apartmanı gezsen tüm anne babalar sözleşmiş gibi madem tehlikeli neden bıraktın diye bikbiklerler ama kendi çocuklarına başkalarının eşyalarını almamaları gerektiği terbiyesini veremediklerini düşünmezler, salağa yat boş ver.

kardeş öncelikle onların üstünde kocaman çocukların erişebileceği yerlerden uzak tutun yazıyor sen de biraz dikkat etseydin.

bence yemez, tadı bok gibidir zaten kusar musar çıkarır yese de. Bence senin komuşu uyuz oldu eeh sikerim deyip çöpe attı. Boşver kimseye söyleme boşuna tepki çekersin, yiyecek olan yemiştir çoktan.

çocuk bu yer, yemese bile ne bileyim doktorculuk oynar, tutup arkadaşının ağzına boca eder tedavi yapıyorum diye. ne yapar ederler kendilerini bir şekilde zehirlemenin yolunu bulurlar.

fredinin dediği gibi bir an önce herkese haber sal. o değil ebeveynlerin sağı solu belli olmaz, evini ateşe verirler.

edit: ya da boşver haber salma, az dikkat etselerdi çocuklarına. her türlü s*lecekler, kendi ayağınla gitmiş olursun. en kötü şu anda salağa yatma imkanın var.

birde bir daha bırakma öyle şeyleri ortada. çocukları geçtim, malından oldun işte.

yazmıyor oğlum üstünde çocuklardan uzak tutun diye. yazıyorsa da hatırlamıyorum.

off ulan ne yapıcam ben.

apartmanin girisine isimsiz ilan koy, posetten boyle bir sey dusmus olabilir bulursaniz agziniza burnunuza sokmayin diye.

hacılar vallahi kimseyi aşağılamak için söylemiyorum ama apartmanda oturanlar son derece eğitimsiz insanlar. "abla gümüş içerikli termal macun kayıp." desem belki de çok ağır tepki verirler, plutonyum muamelesi gösterip yaygara koparırlar. beni kocalarına zktirirler.

apartman çocuk dolu ve birkaç tane 2-6 yaş arası çocuk yaz kış demeden sabahtan akşama dışarıda oynuyor. bence tehlikeli durum.

söylemekten vazgeçtim. ilanla da benim yaptığım anlaşılır.

siktiret ya , sen macun bırakmasan başka bişey sokarlardı ağızlarına zaten. takma kafana.

durduk yere ortalığı velveleye veriyorsunuz. gördüğü her boku yiyecek çocuğu zaten anasız babasız sokağa salmazlar. siz hiç sokakta kendi başına takılan 2 yaşında çocuk gördünüz mü? 2-3 yaşında çocuk ayakta durmayı anca öğreniyor lan.

kardeş apartmanda sokakta tek takılan çocuk en kötü 5-6 yaşına gelmiştir. bulduğu şeyin yenilebilir olup olmadığını anlayabilir o yaşta. endişe etme. en kötü alıp sıkmışlardır taşa duvara.

hocam çok sağ ol telkinlerin için.

bir tanesi var el kadar. konuşamıyor bile. ama ne zaman görsem dışarıda. elinden şeker-cips eksik olmuyor. piç ve götümü ye laflarını yarım yamalak önüne gelene söylüyor. anne babası bu kadar mı ilgilenmez lan. ama böyle bir durumda söylesem vaaay sen benim analığımı nasıl sorgularsın oluyor.

geçen çöpe strafora saplanmış birkaç çiçekli süs şeysi attım, benden önceki kiracıdan kalmış. kadın çöpten çıkardı götürdü.

şu videoyu buldum:

www.youtube.com

inşallah bir şey olmamıştır herife.

gittim çöpü karıştırdım ve termal macunun paketini buldum. macun yok. çocuğun biri alıp yememiştir umuyorum.

tadi kotudur ya onun, yemezler korkma.

telaşını görünce ister istemez güldüm abi. şimdi en başta termal macunu kapıya neden bıraktın sen onu anlamadım, yapmasaydın keşke. ikinci olarak, bence herhangi bir şey yapma. çocuklardan biri yeseydi eğer, bir şeyler duyardın herhalde. ne bileyim hastaneye kaldırılırdı, midesi yıkanırdı bir şeyler olurdu. ya yemediler ya da yiyip sçtılar.

bi de bence yememişlerdir zaten. benim 2 ve 5 yaşlarında iki kuzenim var mesela, düşünüyorum da yok ya alıp termal macunu yiyecek çocuklar değiller. sağa sola sıkmaya çalışırlar en fazla. tut ki kendileri yemeye kalktı, "bu ne mnzıkim" deyip tükürürler zaten. bizden daha akıllı o pezolar, öyle gidip de kendilerine zarar verecek kadar termal macun yemezler.

son olarak, yemişlerse de anaları babası düşünsün ya. tamam sen vicdan azabı çekersin, korkarsın neblim ama çocuk da termal macunu yemesin aq. diyorum ya benim de küçük kuzenlerim var. o her bulduğunu ağza götürme olayı çok daha küçük yaşlarda oluyor benim bildiğim, o yaşlarda da zaten termal macunu ağzına bulaştıracak gücü kuvveti olmuyor çocukların.

gerçekten ben de öyle tahmin ediyorum. yani 2 yaşında da olsa mal değilse tadının güzel olmadığı bir şeyi ısrarla yemeye devam etmez değil mi? öyle olsa yerden ne bulsa yemesi lazım. az bir şey yiyip öeeh diye elinden attıysa herhalde olmaz bir şey.

Calli +1

Araştırdım biraz ama bir şey olmaz demişler. Çocukta da olmaz herhalde. Olursa da üzülme teknoloji yüzünden sekteye uğrayan doğal secılımı devam ettırıyorsun. Ormanda olsa zehirli bişi yerdi bu amk kertenkeleleri.

Asıl soru, termal macunu niye oraya bıraktın? Eli yüzü düzgün olanları 30 lira lan

Saygı göster bana amına kodumun çocuğu diyebilirsiniz.

psikiyatr'a git önce sonra cevap vermeyi denersin.

şarkı ritmini değiştir ishal olursan farklı kabız olursan farklı şarkılar seç

playlisti birlikte oluşturup orta yolu bulun.

tuvalette pusup sarki soylememi mi bekliyosun amin oglu, siktir git isine bak de.

Polise şikayet et, benim tuvalette şarkı söyleme özgürlüğüme müdahale ediyor dersin. Bu aralar çok popüler bu.

cok bagiriyorsan sesini kis sen de ama en ufak sarkiya da vuruyosa der meisterin dedigini yap. o neymis oyle be

sikerim öyle komsuyu.

www.izlesene.com

belki söyledigin şarkıları begenmemiştir ?

kucukken ben de soylerdim biraktim. artik air drum takiliyorum daha eglenceli

tuvaletten çıkan ses tuvaletten duyulur yine, ben tuvaletteyken yukarıda sifon çekilirse duyuyorum ama onun dışında diğer odalardayken duymuyorum. bu eleman tuvalette mi yaşıyor yoksa sen haykırıyor musun yoksa ses yalıtımı mı hak getire bilmiyorum ama bir gariplik var...

Ben çocukken karşı dairede oturan arkadaşım da söylerdi, o zamanlar Emrah arabeskçiydi, onun şarkılarını söylerdi. Biz de Erhan tuvalete girmiş der gülerdik. Ne eski günler kaldı, ne eski komşuluklar, o yüzden söyleme, belki psikopattır, çeker vurur seni tüfengiylen.

Neseranni gibi düşünüyorum. Eğer sürece yardımcı olmak için o güçle bağırmıyorsan şarkıyı beğenmemiştir. Ya banyodayken neyse de tuvalette şarkı söylemek nedir cidden?

Rahatsız oluyormuş işte, niye ısrarla devam ediyorsun? O da dekorasyonu sevse mesela, gun boyu eşyaları ordan oraya gaaarç guurç sürüse, -ki üstte oturan komşuların verdiği rahatsızlıkla başedemezsin- sen de tepki verirdin.

Apartman hayatı birbirini idare ettiğin değil, birbirine saygı gösterdiğin bir hayattır. Maalesef çoğu insanın tabiatına aykırı bir durum bu. Müstakil yaşaman lazım o yüzden. Taşın, rahatsızlık veren villasinda istediği gibi ses yapabilir, kimse de karışamaz.

öğrenirsin boşver kursu falan

Kendi kendine iyi kotu ogrenebilirsin calisarak okuyarak ve video falan izleyerek.

düzenli olarak yüzme imkanın ve bu süreçte sana eşlik edebilecek birisi varsa kursa gerek yok, öğrenirsin yüze yüze. kendim bilmiyorum ama etrafımdaki neredeyse herkes yüzme biliyor, hiçbiri de yüzme kursuna gitmemiş.

bence kursa git güzelce öğren. kendi başına öğrendiğin yüzme seni anca su üstünde tutmaya yarar ve çok yorar.

Swimsmooth diye bir program var. O yardımcı olur.

ben 10 gündür gece gündüz giyiyorum. istanbul

ben evde bile giyiyorum istanbıl.

elektrik sobası çalışıyor istanbıl.

kombiyi bile açıyorum. istanbul.

benim tipitipin fermuarı bozuk ya, kapanmıyo. bayağıdır giyiyorum o yüzden içine hırkayla birlikte. gerçi sadece hırkayı giymek daha mantıklı lan, şimdi geldi aklıma. yarın öyle deniyim bi.

izmirde tüm kışı yağmurlukla geçirirdim. şimdi istanbuldayım 1 2 haftadır yağmurluk giyiyyorum daha da soğur heralde burası :/

Istanbuldayim kaloriferi actilar dun ince mont kafi pofuduklara daha vakit var

trençkot giyiyorum. kombiyi de açtık 2 gündür. bursa.

tshirtle geziyom rüzgar esmeye başlarsa hırka giyiyorum. istanbul..

ısrarla giymiyorum fekat hava gerçekten çok soğuk dediğin gibi ankara'da.

oran'dayım gecel gündüzü giyiyorum.

istanbul'dayım, giymiyorum.

parkamı bile giydim.

utanmasam izmir'de giyeceğim.

bugün deri ceketten monta geçiş yaptım. Ama hala giyilir be deri ceket. - Ankara

hitler ben komünistim deseydi elbette onu destekleyen solcular da çıkardı.

-nicki yamuklu sucurta olan bir troçkist

stalin'i savunan var mı ya? hitler'den bile beterdir o

Savunmuyoruz.

stalinin neden denildiği gibi sıradan bir katil ya da saçma sapan bir diktatör olmadığını anlatabilirim

ama

anlayacak birileri yoksa neden anlatayım ki?

kaldı ki olayın üzerinden on yıllar geçmiş olmasına rağmen ve bunun üzerine yazılmış onlarca yazı varken, tarih ortadayken neden bunu yapayım ki?

bu konu evrim teorisi tartışmalarına benziyor.

Bazı sosyalistler savunur, herkes savunmaz. Marksizm-Leninizm'e önemli katkılar yaptığını, Hitler'i ve dolayısıyla faşizmi yenilgiye uğrattığını, ilk gerçek sosyalist düzeni hayata geçirdiğini, Lenin'in gerçek mirasçısı olduğunu vb savunurlar. Bu tür sosyalistler için 4 temel lider vardır: Marks, Engels, Lenin, Stalin. Ki Türkiye'deki en önde gelen legal ve illegal yapılar (komünist parti, dhkp-c, mlkp vb) genelde bu kafadadırlar, troçkist veya maoist sayısı azdır.

şu solcularda ki özgüven'e hayranım. hepsi ağız birliği etmiş gibi hep aynı şeyi söylüyor; ''anlatsam çok güzel anlatırım ama anlayacak birileri yoksa neden anlatayım ki?.s.s ''

beyim bir tek kendi çok akıllı geri kalan, onunla aynı fikirde olmayan, bizler geri zekalıyız. anlamayız öyle şeyleri. ancak şunu söyleyeyim çok komik duruyor.
keşke anlatsalar, keşke dinlesek.

konuya geleyim; sanırım anahtar kelime ''bizden''. bizden olsun katil olsun diyorlar. tabi bunu kavramlarla bezeli süslü cümlelerle söylüyorlar.
yanlış anlaşılmasın, bu sadece solculara özgü bir şey değil. ülkücüsü de aynı, dincisi de aynı, değişen bir şey yok.

yol yaptı abi sibirya'da bissürü.

Tamam, oldurdu 40 milyonu ama hele bi sor niye oldurdu? Hepsinin bir sebebi var, aciklamasi var. Isin ic yuzunu bilmiyorsun. Sucsuz insanlari oldurmedi. Insanlari oldurdu ama oyle oldurmek degil. Tarih ortada, her sey ortada, ac bak yani. Oyle degil o. Burada uzun uzun anlatamam simdi. Tarihi ac, yaziyor, var orada. Siz bilmiyorsunuz. Hem oldurduyse de eline silahi alip tek tek 40 milyonu mu oldurdu adamcaaz? Acin okuyun abicim. Stalin oyle diil.

hayır ben anlamadım cidden, bu hümanizm nereye kadar?

gericiliğe karşı tavrınız ne?

örnek şu anki mevcut işid ve benzerleri hakkında ne düşünüyorsunuz?

ya da biraz eskiye gidelim; mustafa kemal dersim'e müdahale etmemeli miydi?

nasıl bir mantıkla yaşıyorsunuz bilmiyorum da, hayat sizin düşündüğünüz kadar pembe olamıyor.

abi bana ne mustafa kemalden, bana ne ışidden ya da başka diğer konulardan. çocuk yok karşında, gelmiş burada hedaf şaşırtmaya çalışıyor.

sen o 40 milyonu nasıl rasyonelleştiriyorsun onu söyle. ondan sonra aç ''mustafa kemal dersime müdahale etmeli miydi'' ve ''ışid ve benzerleri hakkında ne düşünüyorsunuz'' diye duyuru, o zaman da gidip orada tartışalım konuyu.

ya da ben entellektüel anlamda yetersizim, cümle kurma kabiliyetim yok de seni anlayışla karşılayalım.

ben entellektüel anlamda yetersizim, cümle kurma kapasitem yok


ha bu arada bana ve diğer insanlara laf sokma peşindesin madem o halde 40 milyon rakamına nerden ulaştın bi onu belirt onun üzerinden biz de bilgilenelim.

çünkü sen bilgiye erişiyorsun biz cahil kalıyoruz burda.

40 milyon kişi nerede ölmüş ve hangi silahlarla?

sistematik mi ya da bombardıman mı? ne kadar zaman sürmüş?

40 milyon lafını ortaya atıp kaçmak kolay olmamalı.

ha burda 40 milyon değil de 600.000 kişi olacak belki.

rakamın düşük olması durumu daha az trajik hale getirmiyor benim açımdan ama rakamı abartarak bi yere varma düşüncesi de yanlış.

tamam sayıyı unut. daha sade sorayım; stalin'in yolunu kendi içinde nasıl rasyonelleştiriyorsun?

Bir sosyalist olarak Stalin'i savunmuyorum. Bolşevik Devrimi döneminde hatırı sayılır işler yapıp, kendisini devrime adamış olsa da devrimin kendi evlatlarını yeme meselesini pratikte işletmiş, özellikle de Lenin'in ölümünden sonraki dönemde hem sosyalizme, hem de sosyalizm özelinde SSCB'ye pek çok hasar vermiş işlere imza atmıştır. Yapı gereği iktidarı Stalin yerine Troçki almış olsaydı da sadece isimlerin değişeceğini düşünenlerdenim.

Ancak Alman faşizmine karşı olan direnişte aldığı rolü, o dönemki liderlik yeteneğini arka plana atacak değilim. Bunlar da yeri geldiğinde çalınır, söylenir.

Bir mesele daha var. Genelde Stalin üzerinden sosyalizme saldırma şeklinde bir dürtü gelişiyor bazı insanlarda. Böyle bir durumda bir faşistle yan yana durup Stalin'e küfür etmemi kimse beklemesin elbette. "Stalin kötüydü ama biz uslu sosyalistleriz tamam mı" durumunu kanıtlamak zorunda değil kimse zira.

ayak bileğim 90 dereceye yakın dönüp yumuşak doku ezilmesinden alçıya alındığında uzun süre kullandım, tavsiye ederim. Güven veriyor, diğer türlü bileğiniz tekrar dönüverecek gibi hissediyorsunuz.

bileklik, nasıl bilmiyorum ama çok şey fark ettiriyor. benim sağ ayak bileğimde kıkırdak kaybı ve aşırı zorlanmaya bağlı zedelenme var. bileklik olmadan tempolu yürüyüş sürem 5 dakikaya bile çıkamıyor. buna karşılık bileklikle 1 saat tenis oynayıp 1 saat gidiş-geliş yolunu yürüyebiliyorum, ağrısız sızısız. üstelik benimki böyle bileklik falan da değil bildiğin bandaj, sarıp tutturuyorum.

özetle bilek desteği çok şahane bir şeydir. kullanın.

yok olmaz bence. hani bu da asistse, asist olmayan tek şey topu alıp kimseye pas vermeden gitmek olur. ki o durumda bile oyunu başlatana asist sayılır bunu sayarsak :D

asist olarak yazdıklarını düşünmene sebep olan ne ki? yazmamışlardır.

cevap veriyorum. asist değil.

@der meister: bu video sadece curry'nin istatistikleri ile alakalı da o yüzden asist mi yazdılar diye düşündüm. yoksa bunun asist olmayacağını bilecek kadar uzun seneler basketbol oynadım :))

ümit var, düzgün hızlanan doğrusal hareket ile mutlu sona kavuşabilirsiniz.

Veriyim artık bileklikleri birilerine bende durunca kopuyor alsana diyip verdi baya saçma umut yok bence :(

hoşlanıyo bence. "bende durunca kopuyo" diye birine bileklik vermek çok saçma çünkü. çok giyince kirleniyo diye çıkarıp tişörtünü de versin o zaman. hoşlandığı için vermiştir bence, bende durunca kopuyo da bahanesi işte. amatörü eğlendirir. lezzetsiz çipetpet.

eskiden hatunlar mendil verirdi, şimdi erkekler bileklik verir olmuş. vay devran vayyy!

bu bant halinde biri sarı, biri lacivert bilekliklerim vardı. öyle maç zamanı falan taktığım. bir tane arkadaşım (kadın) bilekliğe ilgi gösterdi, istedi yarım yamalak verdim ben de. biri bende biri onda şimdi. hoşlanma falan yok, öyle hediye verdim. zaten artık takmıyorum da o bilekliği. tabii yakın arkadaşım olmasa fenerium'a yönlendirirdim :D

bana küpesini vermişti zamanında, hoşlanıyordu. ucu baya açık bi konu, amaaan al senin olsun dediyse bilemeyeceğim. :D çok ümitlenme yine.

Hic umut yok. Ama hic. Sıfır.

hayır tabi ki.

yarın vizem var, hiçbir halt bilmiyorum, çalışmıyorum. aferin bana. çalışmazdım. boşver. bizden adam olmaz.

tirt bir okulda okuyorsan dinlen tabi, sorun olmaz.

dinlenme gecesinde, zaman harcamaya değer bir şey yapacaksan, film izlemek dışarı çıkmak gibi evet. duyuruda takılacaksan gerek yok, yarın hiç dinlenmemiş gibi hissedersin çünkü.

yok, cibil yatiyoz biz.

bende üşüyorum 5 dereceye kadar düşmüş hava. biraz kalın giyinirsen +yazdan kalma bir gıdım kalan enerjiyle evde biraz daha kalorifersiz idare edilebilir.

valla bizimkiler yakiyor, yakilmazsa usunuyor yalniz. bir iki kere biz dedik kaloriferleri yakin diye.

şirkette yanıyor 2 gündür. evde annem daha açtırmıyor. erkenmiş. :)

Tshirt bile giymiyorum.

1 aydır yakıyorum, sigarayı bile aspiratörün altında iciyorum sıcaklık kaçmasın diye. yer: uzak doğu

Şu ana kadar yakmadık kombiyi ama bu hafta sonu başlarız. Öyle görünüyor.

dün akşam soğuktan kazak battaniye vb şeyler olmasına rağmen boğazlarım şiş göğsüm dolu. yakılır artık bence

Cıks, gündüz askılı gece kısa kolu falan takılıyorum ben. O kadar soğuk değil.

ben de ankaradayım. akşam değil de sabah ilk kalktığımda keşke kombiyi açsaymışız oluyorum bugünlerde.

gece de gündüz de üşüyorum İstanbul'da. kalın giyinmek de idare etmez olmaya başladı.

Aramizda bir arnold usumedigine gore sirrini aciklasin bize. Kaslari yaga mi ceviriyorduk yaglari mi kasa.

ankara'dayım. ev de iş de bayadır yanıyor... iş yeri biraz aşırı sıcak oluyor
ama kimse şikayetçi değil.

ankara'da çoğu kişi yakıyor bayadır. akşamları bizde de yanıyor sabaha kadar

normal pijama ile biraz üşüdüm. yorganın üstüne battaniye attım, ondan sonra üşümedim.
yer istanbul.

2-3 gün önce kadıköy'de don atlet oturuyodum gayet iyiydi ama dün ve bugün üşüyorum reis. battaniyeyle oturuyorum. kuponumu yatıran rusları protesto ettiğim için doğalgazı açmayacağım, onlara para kazandırmak istemiyorum dolaylı yoldan. eheh şaka tabii param yok ondan açmıyom, battaniye beleş.

kalorifer açmaktansa 2 bira çakıyorum.

istanbul'dayım, tshirt+ pike ile yatıyorum, üşümüyorum. bizim ev hem küçük hem de yalıtımı falan epey iyi, sıcak oluyor. kışın 150 liradan fazla doğalgaz geldiği nadir olur.

bence ailelerimizin müyendis ol, doktur ol para kazanırsın napıcan resmi, müziği, bisikleti, sporu diye yönlendirmesinden kaynaklı. şimdiki aklım olsa napıcam parayı, sinir stress içerisinde derdim.

bizden sonraki (85 ve daha sonrası) biraz daha şanslı. neyse halimize şükretmemizde lazım.

değilsin, ben de işimi severek yapıyorum.

Ben işime bayılıyorum, hayatta yapmayı en sevdiğim şeylerden birisi. Seve seve yapıyorum. Ama @morcivert'in dediği gibi aileler hepimizi sevmediğimiz işlere zorluyor, ben neyse ki çok geç olmadan o mesleği bırakıp sevdiğim işin peşine düştüm.

Ben de seviyorum lan,

çalıştığım yeri değil ama işimi ben de seviyorum...

İşimi seviyorum, ama son 2 iştir çalıştığım yerleri hiç sevmedim.

sen ne işle meşgulsün tatlım

Ben de hayvan gibi seviyorum lan işimi.

@gulsum turizm. hem okullu hem alaylıyım.

Mesleğimi seviyorum. Ama cimri patronumun tutumundan çok sıkıldım.

Ben de seviyorum. İşim iyi çalıştığım yerin ortamı iyi çalışanlar iyi patronlar iyi. Bu kadar iyi olması zaman zaman beni biraz süphelendirse de hiçbir problemim yok. Sakal uzatmama da bir şey demiyorlar. Biraz fazla iyi gibi amk.

@angelus bir şey fazla iyiyse gerçek değildir

Deme sakın oluyor oyle is yerleri

ben de sakal birakabiliyorum ama kasindiriyor 4 gün mesain var 3 gün tatil. Tatillerde canım sıkılıyor

duyuruda ve sözlükte şikayet edip ağlamayı seviyoruz, o yüzden. yoksa çoğu kişinin şikayet ettiği son şey işidir ama işte burda sistem edebiyatı yapıp john lennon gözlüklü hipster karı düşürmek için oflayıp pufluyorlar sürekli. ben bir bim çalışanının (ki üç kuruş paraya çok ağır çalışırlar) işinden şikayetçi olduğunu duymadım ama nerde mesainin 5 saatini oturduğu yerden sözlükte/duyuruda geçiren beyaz yakalı var sabah akşam zırlıyor. işi zor olduğundan değil, kendi de farkında. şekil şükül olsun işte. güya haspamın bilinç seviyesi yüksek ya, ondan üzülüyor.

@der meister o bahsettiğin kesimin varlığını ben de kabul ediyorum ama çok fazla değiller bence. daha az sayıdalar gerçekten işini, mesleğini, iş yerini sevmeyenlere göre.

ben de seviyom ya isimi. baya iyi is valla.

ben de seviyorum. sonucta baskalarinin istegine gore karar vermedim.

@dermeister,
genellemeye katılmıyorum, tamam bazen iş az olursa rahatlık batıyor bize ama bimdeki çalışan gidip abuk subuk işlere, projelere parmak basmıyor. riskli tasarımlara kafa yormuyor elini taşın altına sokmuyor. bu arada eminim onlarda şikayetçidir.

ha sorumluluk almayıp, gün boyu inek gibi yatan plaza koridorlarında gün boyu yürüyüş yapıp çuvalla para alan son bik bik öten tipler zaten totoştur, ibindir.

ne çok işini seven varmış bu arada.

arada şikayet etsem de ben de işimi seviyorum. hatta baya seviyorum.

Bisiklet sporcusuyum, bisiklet mağazasında çalışıyorum, satış ve teknik işler vs. İşe de bisiklet ile gidip geliyorum, günde yedi saat çalışıyorum. Maaşım da iyi. Var mı arttıran?

seviyorum işimi

Türk kadını erkeğini gerçekten seviyorsa hiç bencil değil bence , ama günümüz kezoları takılmaya gönül eğlendirmeye aynıda 2-3 erkeği elde tutmaya çalışıyor işte o tipler çok bencil amaç kendi egosu zaten. Çoğunlukta bu model olduğundan bencil diyebiliriz.

ya bu ırksal bi özellik değil ki. genellenebilecek türden bi şey değil. mesela slav hatunların ayakları genelde güzel oluyor ona dikkat ettim ben. şimdi bunu genelleyebilirsin örneğin. veya ne bileyim türkiye'de sarışın azdır diyebilirsin ama bencillik türklükle, kürtlükle açıklanacak bi şey değil ki. fiziksel değil, kültürsel değil. birisi bencildir diğeri değildir, ne bilek.

kendi ilişkilerim ve tanıdıklarımdan yola çıkacak olursam, hayır bence bencil değil. bi tane yabancı sevgilim oldu, o en güzel ilişkimdi ama bu demek değil ki o daha farklıydı. sadece daha uyumluyduk, iyi anlaşmıştık. yoksa "erkeyim aşqımm hayatımı sana adadım" durumu yoktu. ha olabilirdi ama eminim aynı şeyi türk kızıyla da yaşayabilirdim.

özetle ben öyle bi şey olduğunu düşünmüyorum. karakter meselesi bu. bencil kız bencildir. "bencil türk kızı" diye bi şey yoktur.

ırksal değil fakat kültürel bence. Mesela Türk insanının başkalarına saygılı olmadığını herkesin her şeyine karışmayı görev bildiğini söylemek pek yanlış olmaz.

İlişki genelinde evet bencillerdir bence. Çok fedakar bilmemne olduğunu söyleyen bile sevgilisi bir süre uzakta olsa(askerlik, yurtdışı vb.) kendini düşünüp başkasını bulabiliyor. Haklı haksız demiyorum, ama oluyor.

ama erkekler için de bencil değil diyemeyiz. Herkes az çok kendini düşünüyor lan işte.

rus kadınlarını düşünürsek hiç de bencil değiller, en azından erkeğine sadık ve düzgünler.

kulturel durum soz konusu tabii ki ve anormal fark var. avrupali bireyseldir, asyali kolektiftir. ama turkiyede'ki insanlarin genetik farkliligi bence cok fazla. hem avrpupa'ya yakini var hem asya'ya.
isterseniz surdan kendiniz okuyabilirsiniz bahsettigim farklara.
www.lexiophiles.com

Aksine bir yerde okumuştum:
türk kadını çocuğu olmasa da annelik duygusuna sahiptir, deniyordu.

birey olarak müthiş fedakar, toplumsal olarak inanılmaz derecede bencil.
şöyle ki, yakınındaki sevdiği biri için gerçekten saçını süpürge edebiliyor ama, sonra da otobüste çocuğunu koltuğa oturtuyor, kuyruk varsa girmiyor, otobüste genç olduğu halde yer bekliyor vs.
(Belki de ikisi de ayrı gruptur bilemedim gerçi).

firez +1000 konu kilit.

Siz kaç tane beğendiği erkeğe kendi yaklaşan kız gördünüz ? Türk kızları beğense bile karşı taraftan ilgi bekler. Bu da bencilliği gösteriyor.

Asla degil. Senin karsina belki oyle yetisen ve goren insanlar cikmis olabilir. Bu tarz genellemelerin yanlis olmasinin yaninda turk kizlarinin, bence, guven sorunu oldugunu soyleyebilirim. Yani erkek aciksozlu davransa bi turlu, ergen gibi taktik yapsa bi turlu bir kadinin guvenini kazanmak biraz zor galiba. Kimbilir belki de benim karsima boyle kadinlar cikmistir hep :) kisaca genel gecer yargilari kafamizdan silebilirsek cok daha dogru adimlar atabiliriz diye dusunuyorum.

etraf yerine etraş, raf yerine raş yazılması çeviriyle değil dizgiyle ilgili bir sorun. dolayısıyla "çevirilerin bozuk olması"na dahil edilebilecek bir mesele değil.

önsözde spoiler (büyübozan mı desek ki şuna?) verilmesi sorun gerçekten. bu yüzden önsözleri kitapları okuduktan sonra okumak gerek. pek çok kişi sırf bu yüzden (kimileri başka sebeplerden) önsözleri en son okuyor.

celal üster çevirisi okuyorsan sakın ha önsöze bakma. kitap bittikten sonra da bakma. genelde 5-6 farklı kitaptan spoiler veriyor çünkü adam.

çeviri konusunda hassas birisi olarak ben sadece güvenilir bulduğum kitapları alıyorum. yani adama bakıyorum adam mı diye, çeviriye bakıyorum çeviri mi diye. yayınevine bakıyorum, çevirmenine bakıyorum vs... ithaki'den hiçbir şey okumadım sanırım, iyi mi kötü mü onu bilmiyorum. "e ithaki kötüyse nerden okuycaz kardeşim" dersen yardımcı olamayacağım o yüzden.

gayet olumlu, okudum anladım demek bence.

olumlu. evet mesajını gördüm anlamına geliyor. ben çok derim mesela.

Ben kullanacaksam olumlu anlamda kullanırım. Bana karşı kullanılırsa aynı şeyi düşünürüm. Kullanılmamışsa sikimde olmaz çok takılmam.

şahsen "tamam" bana tripli ve yavan geliyor, o yüzden "tamamdır"ı daha çok kullanıyorum

"tamamdır" kelimesinden nasıl bir olumsuz anlam çıkarabildiniz, çok merak ediyorum. cidden, samimiyetle soruyorum, "tamamdır" kelimesinden nasıl bir olumsuzluk sezilebilir?

@der meister: tamamdirin tek basina kullanimi belki de sorundur, 10 tane mesaja tamamdir diyip yanitlandigini varsayarak soruyu soruyorum, öyle düsünün. belki fark yaratir belki yaratmaz.

Tamam veya ok bana cok uyuz, soguk geldigi icin "tamamdir" i kullaniyorum ben de. Daha bir samimi geliyor. Nanakomatsu +1

olumlu.

içermiyor.

nanakomatsu +1

nanakomatsu +1

Whatsapp'tan yazışıyorsak sadece baş parmak atıyorum ben.

kafa sallanarak soylenen tamam.

Mesajlaştığın kişiyle ne kadar samimi olduğunu bilmiyorum, ama eğer samimi değilseniz karşı tarafın cevabı "Tamamdır, sağol." ya da "Tamamdır, teşekkürler." şeklinde olmalıydı.

Samimi olduğum kişiler herhangi bir konuda bilgilendirme yapınca günde 3 litre kola içen adam gibi ben de "OK işareti"yle cevap veriyorum.

mecburen konuştuğum -mesela iş- insanlara karşı "tamam" demeyi tercih etmediğim için kullanıyorum. olumlu manada tabii.

Ne yapacak muhabbeti mi uzatacak? Diyecek bi laf kalmamistir,tamam der tamamdir der ek olarak teşekkür eder. Bu kadar.

her şeyin tamam olduğunu düşünürüm.

Hep kullanıyorum, her seferinde de olumlu anlamda kullanıyorum. Daha samimi geliyor bana.

İki kişinin bu kadar farklı algılaması konuşmanın içeriği ile ilgili olabilir. Eğer upuzun bir konuşmanın sonunda ise, bir tarafın ağzını kapatmak için "Tamam, anladık" gibi bir anlamda kullanılmış da olabilir ama bu "Tamamdır"ın suçu değil, o an ne dese olumsuz olur. Ama durduk yerde "Yarın görüşelim mi", "Tamamdır" gibi bir diyalog varsa, oradan olumsuz anlam çıkmaz.

Ben de hep kullanırım "tamamdır"ı hiç olumsuz olarak kullanmadım şu güne kadar. mesajı okudum veya bir şey yapmam istenmişse tamam yaparım anlamında kullanıyorum genel olarak.

Ne desin insan "görüldü" mü desin?

aile ileyken hiç olmadı, çocukluk hariç.
yalnız yaşarken çok nadir olsa da oldu bir kaç kez.

bi süre yalnız kalmıştım. oluyor. aile iken de oluyordu çünkü bi kez hırsız ile aynı odada bulunduk ve çok yakından uyuyup uyumadığımı kontrol etmişti.

ooo nööö

üniversite zamanında yalnız yaşadığım çok oldu. tüm kapıları kapatmıştım evde, odamınki dahil olmak üzere. o şekilde rahat edebildim.

"Acaba şimdi ölsem cesedim ne kadar süre sonra bulunur?" şeklinde bir huzursuzluğa giriyordum bazen. Bunun dışında yalnız yaşamak, karanlıktan tiksinmeme yol açmıştı. Hafif bir müzik ya da bilgisayarın ışığı bunu aşmamı sağlamıştı.

hayır ve hayır.

bazı geceler, kafam rahat değilse özellikle, huzursuz olabiliyorum. zaten boğazım ritmik bir şekilde pıt pıt diye ses yapıyor, o delirtecek yakında. gece tüm sesler kesilip ışıklar kapandığında, o sebebini anlamadığım, balon patlamasına benzeyen sesle baş başa kaldığımda bazen rahatsız hissediyorum. dediğin gibi, korku veya ürkü değil de, huzursuzluk işte. iyi bir gün geçirmişsem, kafam rahatsa veya çok uykum varsa problem yok. hue hue hue hue diyerek uyurum.

yalnız yaşamaya başlamadan önce, yalnız kaldığımda korkmuyordum. atıyorum lisedeyken evde geceyi yalnız geçirdiğim zaman hiç korkmadım ama şu anki yalnız yaşama deneyimim, evin tamamen bana emanet olduğu ilk deneyim. o yüzden, ilk günlerde tedirgin oluyordum biraz. yani gece yangın çıkmasından, aynı zamanda arkadaşım olan ev sahibimin "tanıdıktır dedik kiraya verdik, evi yaktı ayı oğlu ayı" demesinden falan korkuyordum haha. o acemilik, "benim mi lan şimdi burası" hissi geçince korku da kayboldu.

bir kac sene yalniz kaldim, karanliktan korkarim cok.
elektrikler gidince cok korkuyordum.
arada hirsiz girer vs diye de tirsiyordum :)

diyarbakır'da iki yıl kadar yalnız kaldım. ilk zamanlar geceleri en ufak bi çıtırtıda yüreğim ağzıma geliyordu, ki bunlar 'mantıklı' korkulardı (en çok hırsız korkusu). bunları zamanla aştım, çok nadir tekrar ettiler. onun dışında bi yıl da istanbul'da yalnızdım, yer değişikliğinden, yeni yere alışamamaktan yine bi süre korktum. sonra daha çabuk geçti, tecrübeli olduğumdan. bu üç yıl boyunca en kötüleri durduk yere uykumdan uyanıp, sebepsiz yere korktuğum, vücudumun kaskatı kesildiği zamanlardı. böyle zamanlar nefesimi tutmaya falan çalışırken bulurdum kendimi, galiba yokmuş gibi olmak içindi. bunun beni daha çok kaygılandırdığını fark edip böyle zamanlarda derin nefes almaya başladım. hatta elime telefonumu alıp mesajlarımı falan tekrar okuyup, normal şeyleri düşünerek, plan falan yaparak mahmurluğumu atınca rahatlayıp uyuduğum çok oldu :)) bir de öyle zamanlarda en ufak bi ses kafamda büyürdü. tedirginliğimi atmak için mutlaka kalkıp sesin kaynağını bulurdum. şimdi de zaman zaman evde yalnız kaldığım oluyor ama korkuyla uyandığım çok nadir, o da ilk yalnız kaldığım zamanlara göre çok çabuk sönen bi korku oluyor. geliştirdiğim tekniklerle daha çabuk atlatıyorum sanırım :P

18 yaşımdan itibaren hep yalnız yaşadım evlenene kadar, şimdi de eşim bazen gece çalışıyor.
hiçbir zaman korkmadım ama önlemlerimi de aldım. arka taraflar hep demirli, çelik kapı+bütün pencerelerde alarm sistemi var. "mantıklı" olmayan şeylerden korkmam zaten.

5 yıldır yalnız yaşıyorum. Ilk haftalarda her ses duyduğumda kalkıp bakınıyordum sonra alıştım. Şimdi hiç korkmuyorum. daha önceleri de oyle bir korkum olmadı.

geçenlerde tükrüğüm boğazıma kaçtı, ondan beri bok yoluna gitmekten tırsıyorum

Kiz arkadasim bende kalmadigi zamanlar tek kaliyorum. Bazen yalan yok tirstig8m oluyor. Yatmadan once k9rku filmi tarzi bisey carptiysa gozume ya da kapi carpma sesi falan gelirse icerden hafif tirsiyorum.

çok afedersiniz osbir esnasında ölüp kalırım diye korkuyorum sadece. o da bazen. sonra öldükten sonra bunun çok da umurumda olamayacağını düşünüp işime kaldığım yerden..

Bir kere ikinci kattaki evimizin balkonuna gelip kot pantolonları alıp giden bir hırsızımız olmuştu. Evden herhangi bir şey çalınmadı. Eve girip girmediği belli değildi yani, o dönem ailemle yaşıyordum, ve bir süre korkmuştum. Sürekli eve girerse ne yapacağımı düşünüp dururdum.
Şimdi hiç olmuyor. Ne yalnız yaşıyorken ne de ailemleyken.

Normalde ailemle yaşıyorum ama evde yalnız çok olduğum oluyor. Bu zamanlarda eğer bir komşu korkmuyor musun filan derse ya da annemler arayıp korkmuyorsun değil mi, diye filan sorarsa o gün hafif bi nerden çıktı ki şimdi bu, deyip tedirgin oluyorum. Bir gün sürüyor.

İki ayda bir kaç gün de deprem korkusu yaşarım. Sonra o da geçer.

Aklıma bir şey gelmediği, ya da biri bir şey getirmediği sürece tedirginlik huzursuzluk olmuyor yani.

mantıklı olmayan şeyler derken hayal gücünden bahsediyorsan, eğer çok içten dürtecek bi film vs izlemediysem hayır, yalnız yaşamaya başlamadan önce ailemle yaşarken olurdu ara ara ama alışkın olmadığımdandı galiba.

evde eğer misafir varsa ki çok nadirdir, o zaman huzursuz olurum asıl.

evime hırsız vs girerse buradan çıkamaz bundan da baya bi eminim o yüzden kafam rahat.

2 kedim ve 1 köpeğim var ve diyebilirim ki kedilerim benim diyen insandan daha temizler ve mis gibi kokuyorlar, hayvanın ağzı bile çok güzel kokuyor gidip gidip öpüyorum dudağından :f Ve kediler, köpeğime kıyasla resmen hiç tüy dökmüyor ancak tüy tutan kıyafet giyersem "aa bunlar da tüy döküyormuş" diyorum.

Özetle, kediler kokmaz ve temizlerdir, nispeten az tüy dökerler. Ama köpek evet resmen kokuyor, beni de kokutuyor ona bir şey diyemeyeceğim.

çocukluğumda, yengemlerin evine sık sık giderdik. beyle kocaman villaları vardı. üç katlıydı. bahçesi mahçesi o biçim. 3-4 tane kedileri vardı ve ev kokuyordu. ağır veya çirkin bir koku değildi ama farklıydı, net bir şekilde kedi kokuyordu. "hayvan olan ev pistir" demek doğru değil. hayvan temiz olduktan, sağa sola affedersin sıçmadıktan sonra niye kötü koksun? ama o ev hangar gibi olmasına ve yengem de gayet titiz/temiz birisi olmasına rağmen kedi kokuyordu bildiğin.

ikinci olarak, bir sene boyunca, üçüncü ev arkadaşı olarak üç kedili bir evde kaldım. o evde de kedilerin takıldığı, arkadaşın odası kokuyordu. dediğim gibi bu çiş, kaka, pislik türü bir koku değildi ama odaya girdiğinde ortamın daha farklı olduğunu fark ediyordun yani.

üstelik ben kendim sağa sola işeyip sıçan biriyim, buna rağmen ben o kokuyu duyabiliyorsam kedi kokutuyordur.

doğrudur, kedili ev kokar.

bakimi yapilmayan, kumu temizlenmeyen kedili ev kokar.
kisirlastirilmamis erkek kediler de kokutuyo evi.
onun disinda kokmaz.

ne aglamasi kizim sacmalama yahu.
millete laf ettirmesene sen de :D

Herkes kokar deyince acaba ben mi alıştım da almıyorum dedim de bundan 1 sene öncesine kadar kedim yoktu ve arkadaşımın kedisi vardı bir tane tekir, resmen o ev dünyanın en temiz eviydi, koku falan yoktu.

Herhangi bir sağlık problemi yoksa kedi kokmaz, çok eminim. chaotic good +1

gittiğim kedili evler gayet dağınıktılar hep. kedi dağıtır etrafı onun dağınıklığı kadar sahiplerinin de dağınıklıkları var. her tarafa tüy bırakır evet doğru. ayrıca kedinin kumunu değiştirmezsen, kedinin maması konusuna dikkat etmezsen kokar tabii. gaz çıkarması, ağzının kokması vs. de var.

yalnız bunlar neden moralini bozsun ki? bunları bilerek al kediyi. o dağıttıkça arkasından toplayacaksan, kumuna yemine dikkat edeceksen, rulosu vs. ile de tüyleri toplayacaksan moralin bozulmasın.

chaotic + 1

kedinin kumunu temizlemezler, su kabını her gün yıkamazlar kediyi de habire tek odaya kapatıp odayı havalandırmazlar, evde temizlikten eser yoktur ama sonra da kedili ev kokar diye ağlarlar genelde.

benim kedi teras katında full balkonda geziniyor, kapılar hep açık. açamıyorsan sineklike taktırabilirsin.

evin kokması bakan kişinin pisliğinden kaynaklanıyor diyebiliriz.

beğendiğiniz yavru benden güzel kokuyor. ha dersen "kaka" diye, evet, herhangi birimizin kakası yasemin veya leylak kokmadığına göre onlara da anlayış göstermek gerekir.

sevgilin en akıllısını seçmiş bu arada, tebrik ediyorum.

Kedi kokmaz ama kedi boku ve kumu fena kokar. Kedi dışkısını bıraktığı an alman gerek kumundan. Diğer türlü oluşacak kokuları az çok tahmin edersin. Kediler minik sevimli hayvanlar ama bir malzeme bırakıyorlar aklın çıkacak :)

Kedisi ishal olup kumu hariç her yere bok bulaştıran bakıcısı bildirdi.

ek olarak 'cahillik' faktörünü de eklemek istiyorum.

'hayvan giren eve melek girmez' , 'hayvan dokunursa abdest tutmaz' , birde üçüncüsü olacaktı günaha girmekle ilgili de onu tam hatırlayamadım. bu ve buna benzer şeylerde o algıyı yaratıyor.

iyi bir kum kabı, iyi kum, kakaları her gün atıp, kumu havalandırmak önemli. güzel de bir oda spreyi
he bir de bazı mamaların kokusu ağır, ona da dikkat edilebilir. onun dışında kedinin kendisi kokmaz eve de koku bırakmaz. geğirmeye de koptum yani ajhdskaj

tüy meselesi de kedinin cinsine göre değişiyor tabii ama aşırı sıkıntılı bir durum değil bence.

evimizde farklı dönemlerde hasta kediler baktığımız oldu. hiç koku problemi yaşamadık. her gün havalandırıp kumunu temizliyorduk.

nasıl pis insanın evi pisse kedili pis insanın evi de pis oluyor. benim evimde kedi yok ama kedisi olan arkadaşlarım var evleri çiçek, temizlik malzemesi, oda parfümü kokuyor.(kediden öncede öyleydi)
çok tüy doktüğü doğru onuniçin sık sık kediyi tarıyorlar, yapışkanlı temizlik şeyleriyle tuylu eşyaları sürekli temizliyorlar. etrafta kedi tüyü olmuyor.

kedi kumu demişler evet o çok önemli temizlemezsen pis kokar.

kedim var ve evet kokuyor. kullanmadığımız bir banyoyu kullanıyor ve iyi ki orası var yoksa çekilmez olurmuş. feci de tüy döküyor, taradığım halde koyu renkli her şeyin üzerinde tüyleri var.

eşimin ailesinin 2 kedisi var, 2si de erkek. onlar bizimkinden daha kötü kokuyor. kedilerin tuvaletlerini koydukları yere yakınlaşmak bile istemiorum ama sanırım onlar o kokuyu almıyorlar çünkü hiç rahatsız olmuyorlar. ayıp olmaması için belli etmemeye çalışarak nefesimi tutup geçiyorum oradan.

edit: kendileri pistir diyenler gelmiş yine. evimiz sık sık düzenli temizleniyor ve kedinin bakımını ihmal etmiyorum. yine de ko-ku-yor. o tüy temizleme bantlarını kullanıyorum yine her yer tüy. her şeyi ısırıyorlar ve tırmıklıyorlar ayrıca, kitaplarımın kenarları, halıların köşeleri hep kedimizden izlerle dolu. kedi alıcaksan bunu düşünerek al.

kokuyor. tuvaletini hemen temizleriz buna rağmen kokusu yerleşti özellike çok zaman geçirdiği odaya

hayvanların da bizim ten kokumuz gibi kokuları kendilerine has ama bu ev kokutacak kadar değil. cevapları okudum, titiz ev sahiplerinin kokan hayvanlarından bahsedilmiş. titiz insanların hayvanları daha çok kokuyor, özellikle köpekleri. çünkü hayvanı sürekli şampuanla yıkayıp, pudralayıp (kuru şampuan), parfümlüyorlar. hayvanın derisini mahvediyorlar. evime geçici bir sürü kedi gelip gidiyor. parazit ilacı verilen ve düzenli beslenen kedinin kakası ve ağzı pis kokmuyor. iç paraziti olan bir kedinin tırnak kadar kakası büyük bir odayı kokutma gücüne sahip. kapalı tuvalet ve topaklanan kum kullandığınızda sağlıklı kedinin kötü kokusu olmaz.

kazağınızda, koltuğunuzda elbet tüy bulacaksınız. bizim saçımız gibi düşünün, onlardaki tüy miktarıyla kıyaslayın. tüy toplayıcı yapışkanlı rulolarla bunu da özersiniz. evde kucakta mırlayan, ayak altında dolaşan bir kediden vazgeçmeyi gerektirecek şeyler değil bunlar.

neden evde hayvan beslemem? sırf şu tüyleri uçuyor yiyeceğin, içeceğinin içine giriyor ya o yeterli. geçen arkadaşlarda oturuyoruz evde 2 kedi var, şarabın içinden tüy ayıklıyordum.

zaten söylemişler kokmuyor diye. benim kızım kokuyor ama miiisslerr gibi kokuyor zira nerde yeni yıkanmış çamaşır, çarşaf havlu vs varsa gider üstüne yatar, o yüzden hayvan mütemadiyen yumuşatıcı kokuyor, bizimki de böyle bir cins yani.

yalnız kedinin kokmaması için 2 etken var, yukarda da belirtmişler, parazit ve mama. kaliteli mama kullanırsanız, kedinizin pisliği de kokmaz. he ne kadar kokmaz tabi her gün kumunu temizleyeceksiniz, o zaman kokmaz. topaklanan kumlardan alırsınız, kedi onun üzerine yaptığı zaman, yaptığı yer kalıp gibi kalır, kürekle atarsınız biter gider. mama değişimi yaparsanız da bir dönem felaket koku olabiliyor ama yine alıp attığınızda sıkıntı olmaz. kötü mamalar kullanan arkadaşlarım var, kedilerine el süremiyorum elimden o koku geçmiyor diye. yani kaliteli mama önemli.

tüy konusunda haklılar yalnız. bizimki o kadar iyi besleniyor, ilgileniliyor, taranıyor ediliyor ama her yerimiz tüy. beyaz bir de, siyah kıyafetlerimiz felaket. tabi bunda yeni yıkanır yıkanmaz gidip bizimkinin üstüne yatmasının da etkisi var. hele de mevsim geçişlerinde tüy değişimi de olduğundan o zamanlar ekstra bir döküyor. he napıyoruz, çamaşır kurutma makinesi aldık, o filtresinde bütün tüyleri topluyor. elektrik süpürgemiz turbo başlıklı, ucunda gırgır gibi bişey var döne döne evdeki tüyleri de topluyoruz. bir de kadife eldivenimiz var o eldivenle de koltuktur sandalyedir onları topluyoruz. öyle "tüy içinde" yaşamıyoruz, ama hayatımızda bir miktar tüy var yani. en kötü koli bandını elinize terstan sararsınız, cırt cırt temizleyiverirsiniz tüy olan yerleri, çok zor değil.

perdelerin anasını ağlattı yalnız bizim kız tırnaklaya tırnaklaya, onu belirteyim. koltuklarda da çeşitli denemeleri var. feda olsun kuzumm benim, onun ömrü benden hızlı geçiyor diye üzülüyorum.

kedi uğur getirir derlerdi de çok sallamazdım. benim kedimin eve gelişiyle hayatım değişti gerçekten, inanılmaz birşey. ya da bütün stresimi mi aldı ondan ben pozitif olunc mı birşeyler değişti bilemiyorum. hele de yavru kedi, allahım, keşke benimki de arada yavruluğa dönse.

hiç üzülmeyin ayrıca, gelmek istemeyen de gelmesin evinize.

Kedi pislik demek ne demek yahu, bunu kedi cahili biri söyler ancak. Kedi zımpara gibi diliyle kendini devamlı olarak temizliyor; fabrika ayarları öyle yani, sen öğretmiyorsun. :) Benim evim kokmuyor. Kum kabı kapalı, her gün de temizliyorum. Maması suyu da hep taze.

Tüy oluyor sadece, o olmasın diye de her gün taramak gerekiyor. Ha yine de oluyor bazen. Evi süpürme sıklığını arttırınca o sorun da çözülüyor. Kedi bakılması en zahmetsiz hayvan. Günün çoğunda uyuyor. Kakasını, çişini kuma yapıyor bir sağlık problemi yoksa. Duygusal ihtiyaçları bakımından sorumluluğu yüksek, o da olsun zaten, oyuncak değil ki; arkadaş, çocuk, bazen de battaniye. :)

Küçük çocuğun bezine, lazımlığa kaka yapınca temizlemezsen o da kokar mesela; o zaman çocuklu ev kokar da diyebiliriz. :) Olur mu böyle saçmalık.

hayvanı kendi yediğin yemeklerle besler ve kum temizliğine de dikkat etmezsen doğrudur, çok pis kokar. ancak güzel bir kuru mamayla besler, koku tutma özelliği yüksek kaliteli bir kum kullanırsan büyük ölçüde koku işinin üstesinden gelirsin. ha buna rağmen yine de kediye has bir koku vardır ve o eve siner, buna bir çözüm yok. sen rahatlıkla alışırsın o kokuya ama dışarıdan gelenleri ilk etapta rahatsız edebilir.

olur. vizesiz girişlerde pasaport kontrolü olur yine de.

pasaport kontrolü zaten olur da,sıkıntı olur mu red kaşesi,sonuçta vize istemeyen bir ülkeye giriyorum :)

pasaport kontrolünün yapılması vize istemese de geçerli bir pasaport gerekliliğinden olsa gerek di mi? öyleyse de geçersiz pasaport sıkıntı olacakatır tabii. ben olsam gitmezdim. sen bilirsin.

@nrmnm benim aklıma oraya gitti nedense, haklısın.
o zaman bence de alırlar ama neden red aldığını da sorabilir. nerden red almıştın acaba?

yunanistan. o sorunun cevabını bende bilmiyorum :) bu arada pasaportta daha önce 3-4 defa kieve gitmiştim onlarında kaşeleri mevcut

bence sorun olmaz, kiev kaşeleri de işini kolaylaştırır. vize istemeyen ülkeye gidip de kapıdan vize reddi yemiş diye döndürülen hiç görmedim ben. muhakkak vardır ama tatile/gezmeye geldim diyen adamı şutlamazlar herhalde. yine de kalacak yerdir, uçak biletidir vs. yanında belge/bilgi götür, ne olur ne olmaz.

şimdiye kadar kimse geçerli vizenin olduğu sayfa hariç pasaportumu enine boyuna incelemedi
hatta bazen vize olan sayfayı açıp pasaportu öyle vermişliğim de olmuştur, -çok vize olduğu zamanlarda ve yoğun kuyruklarda
vizesiz giriş yapmadım hiç ama yeşille girdim kimse içine bakmadı (tarihine bi de fotoğrafa bakıyorlar işte, o kadar) bosnayı da bilemiyorum ama o kadar incelemezler diye zannediyorum

Önlemleri alıp gideceğim artık,bir redle geri çevireceklerse zaten işimiz var demektir,bi yeri gezemeyiz o zaman :)

yap diye demiyorum ama ben bi ara tukuruklemistim hafifce red olan sayfayi, sayfalar yapismamisti ama beraber hareket ediyolardi hizlica cevirince.

gorse bile bise olmaz ama iste genctik o zamanlar :D

yunanistan'ın sizi reddetmesi bosna hersek makamlarında sizin giriş çıkışınıza engel değildir. hatta red alıp sonra tekrar vize alıp yunanistan'a da gidebilirsiniz.

tabi bu dediklerim uluslararası bir suçtan aranıyorsanız geçerli değil.

@brkylmz ahaha,iyimiş bu :) @ayiadam bosnaya gidip geldikten sonra başvuru yapacağım zaten yine,görülecek bir hesabımız var onlarla :)

scontent.cdninstagram.com

scontent.cdninstagram.com

2.bp.blogspot.com

turkagram.com

aklıma geldikçe eklerim, ilk gelenler,

karikaturistan.files.wordpress.com

www.gommik.com

galeri.uludagsozluk.com
karikaze.wordpress.com
karikaze.wordpress.com

caps veremicem şimdi ama "geldi yine tipini siktiğimin" ve "bu da benim sikim hüsnü" bayağı güldürüyor beni.

ha bi de "biz orospu çocuğuyduk" vardı.

firatinsayfasi.com

www.meydansozluk.com

galeri7.uludagsozluk.comürsoy_305685.jpg

img05.alkislarlayasiyorum.com

img02.alkislarlayasiyorum.com

40.media.tumblr.com
www.karikaturu.com

Çok güldükleriniz bunlar mı yahu? :D

Daha daha! ^_^

ergen kardeşime sordum 'kanada falan' dedi

alman

kanada-usa ya da danimarka diye sıkıyorum

soğuk bir yerlerin vatadaşı. kanada olabilir. iskandinav da olabilir.

finlandiya ile giriyorum konuya.

cok da degisik bir surati yok. yunan bile olabilir.

bohr atom modeli +1, öyle karakteristik bi yüzü yok ki? ben fransa diyorum. tam fransız piçi tipi var.

fransa için çok soluk benizli. artı, fransız fenotipine pek uymuyor. düzgün suratlı eleman. fin de olabilir evet. yunan da olmaz. yunanlar bizim gibi insanlar neticede.

arttırıyorum, danimarka

iskandinav ülkelerinden bu oğlan.

ne var bebenin sıfatında hakkaten? gayet sıradan bir tip.
cermen ırkına benziyor.

Türk bile olabilir. Herkesi esmer mi sanıyorsunuz anlamıyorum ki. Bir değişikliği yok, normal çocuk.

çorum

kastamonulu tipi var bunda.

Ya bildiğin beyaz avrupalı işte. Oraların ortalaması zaten bu. Kuzeye çıktıkça artıyo tabi. biz çirkin milletiz diye bize yabancı geliyo.

whimsical +1

www.listal.com

Letonya.

kütahyalı

@podrostok @gunde 3 litre kola icen adam
Letonya hayatta aklima gelmezdi ya sagolun

sadece yoğun maç trafiği değil. futbolun endüstriyel hale gelmesinin sonuçlarından biri de bu. kazanmak artık çok daha önemli ve bu nedenle futbolcular çok daha sert oynuyorlar; çok daha fazla kendilerini zorluyorlar.

futbol eskisine göre daha çok fiziğe dayanıyor bana göre. hoş eskiden de bu kadar kolay kart çıkmazdı. belki de en önemli fark antrenman dozlarının ve maç trafiğinin artmış olması.